Menderes’i 10 yıl boyunca iktidarda tutanlar, “cahil oy çoğunluğunun temsilcileri”ydi.
İlerici aydınımız ve siyasetçimiz meseleye böyle bakıyordu.
Hâlâ böyle bakıyor.
Sandıktan CHP çıkıyorsa halk ilerici ve eğitimli; muarızlar çıkıyorsa halk gerici ve cahil...
Bu cümleden olarak, sandıktan CHP çıkıyorsa demokrasi iyi; muarızlar çıkıyorsa demokrasi kötü...
Demokrat Parti iktidarı dönemi, aynı ilerici aydın ve siyasetçi taifesine göre, “karşı devrim süreci”ydi... Cahil oy çoğunluğunun temsilcileri DP’yi iktidara taşımak suretiyle “devrim”e son vermiş, bir “cahil-köylü diktatoryası” kurmuştu.
Çare neydi?
Çare, ülkeyi yeniden “devrim kulvarlarına” sokacak bir oldu-bitti yaratmaktı.
Bu da, Menderes’i, ne pahasına olursa olsun, “demokrasi dışı yollarla” indirmekten geçiyordu. Sandıkla ve “cici demokrasi”yle olmuyordu çünkü...
Ne kadar tanıdık geliyor, değil mi? Birikim dergisinin genel yayın yönetmeni Ömer Laçiner de aynı şeyleri söylüyor: “Erdoğan, ne pahasına olursa olsun, demokrasi dışı yollarla indirilmelidir...” Eskiden, bu nevi sözler şiddetle tecziye edilirdi. Ne bileyim, en azından kınanırdı. Bugün taltif görüyor. Bir Cumhuriyet savcısı da çıkıp, “Gel bakalım hemşerim. Darbe çağrısı yapmak suçtur. Ne demek istiyorsun sen?” diye sormuyor.
Menderes, bir darbeyle alaşağı edildiğinde, “uygar dünya” sonuçtan memnun kalmıştı.