Efendim, “Gezi” Erdoğan’ın aklından bir türlü çıkmıyormuş. Çok korkmuş. Gezi’nin çiçek çocukları onu endişelere gark ediyormuş. Uykuları kaçıyormuş... Unutamıyormuş o günleri... Şanlı “Gezi nümayişinizi” biz de unutamıyoruz, evet... Bu kadar pervasızlaşabileceğinizi, rezillikte sınır tanımaz bir tutumu temellük edeceğinizi kestiremediğimiz için unutamıyoruz. Gezi’nin “çiçek çocukları”ymış... Şuna, zengin sınıfının “bindirilmiş kıtaları” desenize... Normal ülkelerde yoksullar, işsizler, koğulmuşlar, “ayak takımı” tabir edilen kitleler ayaklanır, bizde arkasında holding desteği bulunan okumuş, eğitilmiş, “aydınlanmış” tuzu kuru şehir çocukları ayaklanıyor. Bu işte bir terslik yok mu? Gezi, hak arayışındaki kitlelerin haklı isyanı değil, sınıfsal bir itirazdı. Devrim değil, rezillikti! Başkalarını kendinize (kendi sınıfınıza) yakıştıramadığınız için ayaklandınız. (Bkz. “Devrimciler burada, makarnacılar-kömürcüler nerede?” sloganları.) “Göbeğini kaşıyan kıllı ayı” siyasetin ve iktisadın merkezinde yer almaya başladığı için ayaklandınız. Tarihsel bir imtiyazdan geldiğinizi düşündüğünüz ve bu imtiyazı sürdürecek siyasi akıldan yoksun olduğunuzu fark ettiğiniz için ayaklandınız. Çaresiz olduğunuz için ayaklandınız. Merkel’in ve Soros’un gönlünü hoş etmek için ayaklandınız. Pensilvanya’nın dümen suyuna sokulduğunuz için ayaklandınız. Türkiye’ye çağ atlatacak altyapı dönüşümlerinden ürktüğünüz ve iktidar olma şansını ilelebet kaybettiğinizi anladığınız için ayaklandınız.