Gerçek acıyı anlatan hiçbir metin, Fethi Naci’nin “İçimdeki şarkı bitti” cümlesi kadar etki uyandırmadı. Kızının ölümünü ve gövdesini çaresizce sürüklediği yoksunluk zamanlarını anlattığı yazı... Hâlâ, döner dolaşır, “anılar” kitabındaki o yazıyı okurum. Basit ama benim gözümde kişisel acıyı, “evlat acısı” dediğimiz o tanıdık acıyı anlatan en müstesna yazı...
Hürriyet yazarı Selahattin Duman’ın “savunu” sadedinde söylediklerini okuyunca şaşırdım... O çok tepki toplayan yazısına açıklık getirmeye çalışıyordu.
Bir tür “yanlış anlaşıldım” yahut “yanlış tefsir ettiniz” sendromu...
Haksız bir soruya verdiği vicdansız cevabın neresini yanlış anlayacaktık? “Bir ile iki çocuk arasında ne fark var?” sorusunun cevabı ne olabilir? “Terör gündemi” çerçevesinde böyle bir soru sorulabilir mi? Sorulmalı mı?
Selahattin Duman, kendi mamulâtı olan soruya şu vicdansız karşılığı veriyor (kısaltarak alıntılıyorum): “Bir ile iki çocuk arasında yüz bin lira fark var. O baba (PKK tarafından şehit edilen askerin babası) ölen çocuğu için yüz bin lira aldı. İki çocuk kaybetse iki yüz bin lira alacaktı. O yüz bin lira, ölmemiş çocuğu da ‘iktidara adamanın’ kazancıdır ve o kendine ‘baba’ diyen o adam için görülmemiş bir paradır.”