İnsanlar “korunaklı” alanlarda düşüncelerini dile getiriyor; bu genel geçer doğru, sadece belli bir siyasal grubun ya da aidiyetin refleksine işaret etmiyor.
Neredeyse bütün gruplar için geçerlidir bu.
Hem hayatımızı bir “siyasal fikriyat”ın “tanımlanmış” sınırları içinde kuruyoruz ve bunun konforunu yaşıyoruz, hem de düşüncelerimizi ait olduğumuz grubun ideolojik çerçevesiyle sınırlıyoruz.
Bazen buna mecbur kalıyoruz...
Saldırı altında olduğunu düşünen insanların (grupların, hatta ülkelerin) doğal refleksidir bu: Kendi içine, kendi “doğrularına” kapanmak ve ait olduğu alanı savunmak. (Buna, duruma ya da saldırının cinsine göre “millî mücadele” de deniyor.)