Hangi sözcükle mukabelede bulunacağımı bilemedim... Aklıma gelen ilk sözcük, “tiksinç...” Kemal Kılıçdaroğlu’nun, töre ilişkilerinin egemen olduğu topluluklarda “cinayet sebebi” sayılacak sözlerini başka nasıl adlandırmalı, bilemiyorum? Evet, tiksinç... Ve tiksiniyoruz. Bu adam, köklü bir partinin genel başkanı... Eğitimli bir kişi... Devlet bürokrasinde uzun yıllar görev yapmış, umur görmüş, deneyimli, kendi çapında “donanımlı” bir kişi. Üstelik neyin “politik çıkış”, neyin hakaret sayılacağını değerlendirebilecek bir kişi. Ne söylediğini hatırlatacak değilim... Bunu bile ahlaksızlık addederim... Erkekler dünyasında bir “centilmenlik çizgisi” vardır: Her şeyi konuşamazsınız. Her şeyi, her yerde söyleyemezsiniz. Şiddetle mukabelede bulunsanız bile, muhatabınızın şeref ve haysiyetiyle oynayamazsınız; karısına, kızına, harim-i ismetine söz söyleyemezsiniz, “cinsel” çağrışımı olabilecek imalarda bulunamazsınız, belden aşağı vuramazsınız... Sizi kayıtlayan o centilmenlik çizgisidir... Doğru ya da yanlış, neredeyse kurallaşmıştır bu... “Norm” haline gelmiştir.