Geçen haftanın bomba beyanatı, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’a aitti. Konu, hiçbir köşe yazarının ilgisini çekmedi. Bir-iki gazeteye haber oldu... Sosyal medyada hakkında üç-beş kelam edildi. O kadar... Başbakan Davutoğlu grup toplantısında gündeme getirmeseydi, büsbütün unutulup gidecek, ihanetin vardığı son nokta konusunda fikir sahibi olamayacaktık. Demirtaş, AB yetkililerine sesleniyordu... Seslenir... Bunda bir anormallik yok... Hep sesleniyor ve devletin Güneydoğu Anadolu’da “katliam” yaptığını, Kürt halkını yok etmeye çalıştığını söylüyor. Arada, “müdahale” istiyor. AB, duruma el koymalıymış. (Benzeri müdahale çağrılarını canları sıkıldıkça, büyük müttefik Amerika’ya da yapıyorlar. Tıpkı PYD gibi, üstü kapalı cümlelerle, PKK’nın da NATO korumasına alınmasını istiyorlar. Fethullahçılar gibi “direkt” oynamıyorlar yani... Fethullahçılar, doğrudan, NATO’yu Türkiye’ye müdahaleye çağırmışlardı. Bkz. Ali Bulaç’ın yazdığı yazılar...) Demirtaş’ın AB’den isteği bu defa şu: “Türkiye’yle yaptığınız anlaşmaları gözden geçirin, vizeyi kaldırmaktan vazgeçin...” Bunu bir “cezalandırma yöntemi” olarak öneriyor.