Türkiye’nin gelişmesinin, büyümesinin, demokratikleşmesinin önündeki tek engel, “onlar”dır...
Bu kavramı, Profesör Asaf Savaş Akat’tan ödünç aldım.
O da rahmetli İdris Küçükömer’e borçludur.
Rahmetli hoca upuzun tafsilatlara girişmek yerine, “onlar” deyip geçermiş. Onlar... Yani bir kısım batıcı aydınımız... Bir kısım bürokrat... Halkın değer tercihleriyle kavgalı bir kısım siyasetçi... Bir kısım medya... (Sayıların son zamanlarda ne kadar arttı, farkında mısınız?)
Geçenlerde, kitaplığı tararken, vakti zamanında Turgut Özal’a danışmanlık yapmış bulunan Engin Güner’in, “Özal’lı Yıllarım” adlı kitabına tesadüf ettim.
Kitabın bir yerinde şöyle diyor Engin Bey: “Ekonomik, sosyal ve siyasal alanda birçok reformlar yapılmıştı ama asıl yapılması gereken devletin yeniden yapılandırılmasıydı. Yani işin asıl önemli kısmı sona kalmıştı. Daha yapılacak çok iş vardı. Sadece temel hak ve özgürlükleri, devletin temel ilkelerini ortaya koyan çok kısa ve öz bir anayasa hazırlanmalıydı.”
Bu alıntıda, benim dikkatimi çeken ifade şu oldu: “İşin asıl önemli kısmı sona kalmıştı.”
Birçok alanda reformlar yapmış Özal, “işin asıl önemli kısmını” (yani “kısa ve öz anayasa”yı) sonraya saklamıştı. Gücünü tahkim ettikten sonra bu işe el atacaktı. Çankaya’ya da bu niyetle çıkmıştı. Ama hesapta olmayan (esasında hep “hesapta olan”) gelişmeler yaşandı. Yeniden “onlar” sahne aldı. Özal’ı Çankaya’ya hapsederek, “devletin yeniden yapılandırılması” tehlikesini (!) bertaraf etti. (Özal’ın, asıl büyük ihaneti partisinden, kendi adamlarından gördüğünü hatırlatmaya gerek var mı?)