Başlığı, şair İzzet Yasar’dan arakladım... İsmini zikrettim diye başı mahallesinde belaya girecek, birtakım “dostları” ona küsecek, olmadık tacizlere maruz kalacak ama bunu yapmak zorundayım. Başlık, durumu çok iyi özetliyor çünkü...
Hatırlarsak (unutmak mümkün mü), Taraf gazetesinde “Paşasının Başbakanı” diye bir manşet atılmıştı. Ahmet Altan’a yeniden şan, şöhret ve itibar getiren bu manşette Başbakan (yani dönemin Başbakanı) Erdoğan eleştiriliyor, cihet-i askeriyeyle kurduğu “problemsiz” ilişki yerin dibine sokuluyordu.
Konumuz, Ahmet Altan... Anlaşılmıştır herhalde.
Kelimelere dans ettirme becerisine sahip ve kadın ruhundan anlayan usta romancı, geçenlerde bir cemaat kanalına çıkmış ve “hırsızlar, ayakkabı kutuları, faşizm, diktatörlük” diye esip gürlemiş.
Şimdi “izlemedim” desem, kızacaksınız... “Hep de aynı şeyi söylüyorsun. İzlemedim diyorsun ama üzerine bir kamyon laf ediyorsun” diyeceksiniz.
Gerçekten de izlemedim...
Kendimi izlemeye tahammül edemiyorum... Ahmet Altan’ın şuursuz laf kesmelerine mi katlanacağım!
İzlemedim ama okudum...
Bir tür, “liberal rehabilitasyon merkezi” işlevi gören Doğan Akın’ın sitesi, bu türden programların bant çözümünü yapıyor, fotoşopla karartılmış çirkin Erdoğan görüntüsü eşliğinde“Erdoğanfobik” çevrelerin istifadesine sunuyor. Oradan okudum...