Oy çalacaklar... 8 Haziran sabahı yurtdışına kaçacaklar... Karafatmanın Sarayı... (Müthiş bir Mümtaz’er Türköne esprisi.) Kedi trafoya girdi. Selo esprileriyle kırıp geçiriyor. Aydın Doğan gülmekten az önce bacağını kırdı. Diktatör kaçma hazırlığı yapıyor ama 8 Haziran günü tüm uçuşların iptal edildiğinden haberi yok... Bu zafer de AKP’nin “itleri”ne gelsin...
Sosyal medya ifrazatlarını izliyoruz...
Hemen ilk göze çarpan, Rüstem Batum adlı şahsın “AKP’nin itleri” diye başlayan mesajı... Sonra, geleneksel “Beyaz Türk nezaheti” uyarınca sırıtacak ve taraftarlarında tatmin duygusu oluşturacaktır.
Derken, “seçimin mana ve ehemmiyetine uygun” bir görüntü düşüyor internet mecralarına: Oyunu “istenen” istikamette kullanmadığı için kafası gözü yarılan Güneydoğu Anadolulu bir seçmen. “Belirlenen”partinin barajı aşması için her türlü melanet sergilenecek, her türlü “hırsızlık” meşru sayılacaktır.
Pis ve sarı bir sıcak... Yaşar Kemal’in “Sarı Sıcak” öyküsünden fırlayıp gelmiş kararsız, tedirgin ama daha çok uyuşuk seçmen topluluğu arasından süzülüp merdivenleri çıkıyorum, oy kullanacağım sandığı buluyorum. Oy kullanma kuyruğunda bekleşen insanlar. Esneyen bir görevli... “Kimliklerinizi hazır olsun arkadaşlar” diye ünleyen yorgun ama mütehakkim bir ses.
Elime tutuşturulan oy pusulasına bakıyorum.
Pusula, mühür “bağımsız” adaylara vurulsun diye tasarlanmış sanki. Melanet, grafik tasarımda başlıyor. “Yeter ki Erdoğan gitsin. Her şerefsizliğe varız” diyen bir düzenleme.
Elimde mühür ve oy pusulası, derme çatma kabine giriyorum. Vatandaşlık görevimi yerine getirdikten sonra aracıma atlayıp gazetenin yolunu tutuyorum.