Adam çıkmış, “Erdoğan yargılanma hakkını kaybetmiştir” diyor, seçimle gelmiş Cumhurbaşkanı’nı ölümle tehdit ediyor, güya darbe uyarısı yaparak“yandaşlar” için düşünülen “iyilikleri” sıralıyor ama bizim cemaatçi Hasan Sutay, bütün bu söylenenlerde problem görmüyor.
Benim tanıdığım Hasan Sutay, “Bir dakka hemşerim... Sen ne hakla insanları tehdit ediyorsun? Düşmanım da olsa, Erdoğan seçilmiş Cumhurbaşkanıdır... Yargılanmasını gerektirecek bir durum varsa, yargılanır. Bunun nasıl olacağı yasalarla belirlenmiştir. ‘Yargılanma hakkını kaybetmiştir’ demek de ne oluyor? Bu ne rezil söz böyle?” der, yalancıktan da olsa isyan ederdi...
Hayır, Hasan Sutay bunu yapmıyor.
Bu rezilliği eleştirenlere saldırıyor.
Bana saldırıyor yani...
Hasan Sutay’ı tanırım... Kibar, nezaketli ve “hak”tan yana bir insan olarak bilirim. Ben tanıdığımda, Zaman gazetesinde çalışıyordu. Hâlâ orada çalışıyor... Birkaç kez karşılaştık. İade-i ziyarette bulunamadım ama birkaç kez de çalıştığım gazeteye geldi. Oturduk, konuştuk, çay içtik, kitaplardan filan söz ettik. Bütün karşılaşmalarımızdan olumlu izlenimlerle ayrıldığımı hatırlıyorum. Hani, “Hâzâ beyefendi” derler ya, öyle bir insandı. Hâlâ öyle mi? Bilmiyorum. Kaç yıldır görüşmüyoruz. Bundan sonra da görüşmeyiz herhalde.
Daha doğrusu, ben görüşmek istemem...
Hayır, Fethullah Gülen bağlısı olduğu için değil...
Bağlılıklar, aidiyetler, siyasal mensubiyetler o kadar da önemli değil... Hayata farklı zaviyelerden de baksanız, sonuçta bir “hukuk” tesis ediyorsunuz.