Cumhuriyet gazetesine yapılan terör operasyonu (FETÖ’cü trolün iddia ettiği gibi) içimin yağlarını eritmedi.
İçinin yağları eriyen bir kesim vardır.
Mesela, güvenlik birimleri...
Devletin terörle mücadelesini “faşizm” olarak değerlendiren bir gazete olarak Cumhuriyet, güvenlik birimlerinin maneviyatını bozacak çok sayıda haber yaptı. FETÖ’nün, PKK’nın, DHKP-C’nin savunuculuğuna soyundu.
Ülkesinin bekası için canını tehlikeye atan “kesim” bu sonucu memnuniyetle karşılayacaktır elbette.
Ben mi?
Ben izlemedeyim.
Hani, darbe gecesini “güvenli” bir evde geçiren, darbe bütünüyle bastırıldıktan sonra Ankara’daki “güvenli evine” dönüp “beklemelerine” orada devam eden Kemal Kılıçdaroğlu “izliyoruz” diyordu ya...
Ben de izliyorum.
Muhakeme safahatında karşımıza çıkacak iddiaları ve iddialara mesnet teşkil edecek delilleri bekliyorum.
Bir para trafiğinden söz ediliyor.
Satışla ayakta durma imkânı bulunmayan Cumhuriyet’in kasasına belli bir tarihten sonra yüklü miktarda “para girişi” olmuş. Savcı, bu paranın FETÖ’den temin edildiği görüşünde.
Bilemiyorum.
Dediğim gibi, bekliyorum.
Fakat Can Dündar’ın neyi beklediğini bilmiyorum.
Dönsün, haklılığına kamuoyunu inandırsın.
Niçin Cumhuriyet gazetesinin başına geçirildiğini anlatsın.
Kemalizm anlayışı Cumhuriyet gazetesinin Kemalizm anlayışıyla pek örtüşmeyen, hatta yaptığı “Mustafa” belgeseli nedeniyle Cumhuriyet çevrelerinden bol “sövgü” ve “tehdit” alan Can Dündar’ın genel yayın yönetmenliğine atanması, ilk başlarda biraz yadırganmıştı.
Ben de yadırgadığımı hatırlıyorum.
Hem yadırgamış, hem yakıştıramamıştım.