Bundan tam 20 yıl önce. Tarih de vereyim: 20 Eylül 1997’de... Aynı zamanda Hürriyet gazetesinin genel yayın yönetmeni olan Ertuğrul Özkök’ün köşesinde bir yazı çıktı.
İnanamayacaksınız ama yazının başlığı şuydu: “Başkanlık sisteminden yanayım.”
Bir kez de büyük harfle yazalım: “BAŞKANLIK SİSTEMİNDEN YANAYIM.”Bu kifayet etmez, bir de italik harfle tekrarlayalım: “Başkanlık sisteminden yanayım.”
Ertuğrul Özkök’ün savunduğu başkanlık sistemi, bugün entelektüel kesimin, Hürriyet cenahının ve Aydın Doğan’a teknede içki servisi yapan utanmazların işaret ettiği bütün “sakıncalı halleri” içeriyor.
Hatta, Ertuğrul Özkök’ün “yanayım” dediği başkanlık sistemi bugünkünden daha katı, daha “tek adam”cı ve benzetmek gibi olmasın, faşizmi daha çok andırıyor.
Hatta, Ertuğrul Özkök’ün“yanayım” dediği başkanlık sistemi bugünkünden daha katı, daha “tek adam”cı ve benzetmek gibi olmasın, faşizmi daha çok andırıyor.
Başkana olağanüstünün de üstünde yetkiler tanıyan bu sisteme göre, seçilecek başkan Meclis’i feshedebiliyor ve kendisine denetleyecek bir mekanizma (mesela Meclis’e de verilen “karşı fesih hakkı” bulunmuyor.)
Elinizde dörtte üç çoğunluk olsa bile, başkanı “vatana ihanet suçu” dışında yargılayamıyorsunuz, “gözünün üstünde kaşın var” diyemiyorsunuz.
İsterseniz önce, Özkök’ün niçin başkanlık sisteminden yana olduğunu anlattığı (gerekçelendirdiği) yazısını okuyalım:
Ben, 1980’li yıllardan beri Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesini savunuyorum. Son Refahyol deneyinden sonra, bu inancım daha da pekişti.
Bu konuya geçmeden önce, Cumhurbaşkanı Demirel’e yapılan bir haksızlığı gidermek istiyorum.
Cumhurbaşkanı bu konuşmayı (“Cumhurbaşkanını halk seçmeli” konuşmasından söz ediyor) İskenderiye’ye giderken yaptı.
Uçakta, benim dışımda Sabah yazarı Hasan Cemal, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Müdürü İsmail Kapan ve Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay vardı.
Önce bir ayrıntı: