Masaya otururken kafamda dolaştırdığım cümle şuydu: “İzleme heyeti, neyi izleyecek?”
Erdoğan da, tam da bu gerekçelerle karşı çıkmıyor muydu bir izleme heyeti oluşturulması fikrine? Bugüne kadar, sınır dışına çekilme vaadi dahil, hiçbir konuda olumlu adım atmamış ve hissesine düşen bütün sorumluluklardan kaçmış “eli silahlı örgüt” gerçekliği ortada dururken, hemen bir izleme heyeti oluşturma ve İmralı’ya seferler düzenleme fikri “çözüm sürecine”ne yarar sağlardı?
Erdoğan’ın itirazının altında, PKK konusunda henüz bir statünün belirlenmemiş olması yatıyor büyük ölçüde...
Muhalif kesim, bu itiraza “Devletin tepesinde derin çatlak”, “Hayrola, dava arkadaşları Erdoğan’ı sattı mı?”, “Bu Bülent Arınç’ın heykelini dikmeli” gibi kızıştırıcı ve romantik karşılıklar bulabilir ve buradan bir fayda da devşirebilir. Liberaliyle, sosyalistiyle, Beyaz Türküyle, cemaatçisiyle, neredeyse tüm nefret siyaseti müntesiplerinin Selahattin Demirtaş’ta boncuk aradığı bu muhataralı dönemde, işe yarar bir görüntüdür bu.