Hürriyet’in ahlaktan yoksun yazarı “A be madrabaz... A be kibirli hödük... A be gerekçesiz cengâver... A be mugalatacı soytarı... A be haysiyetsiz...” diye saydırmıştı.
Savunmak da bana kalmıştı...
Lüzum yoktu oysa...
Bu küfürleri sıralamaya lüzum yoktu... “Kibirli” sözcüğü iş görürdü.
Düşündüm, “kibirli” sözcüğü de yetmiyor artık.
Başka bir sıfat bulmak lazım
Daha kuşatıcı, daha tanımlayıcı bir sıfat...
Kibirli yerine “zavallı”yı buldum.
Evet, bir zamanların “efsane kalemi” Ahmet Altan, artık zavallı bir adam...
Bir yazısında (bir hafta önceki yazısından söz ediyorum), Erdoğan’ı, uyuşturucu baronu Escobar’a benzetmişti. Escobar’ı mahkûm ettiren gerekçelerle, Erdoğan’ı mahkûm ettirecek gerekçelerin aynı olduğunu, Erdoğan’ın da mutlaka Escobar gibi dünya sistemi tarafından dışlanacağını (yani mahkûm edileceğini) yazmıştı.
Gülüp geçtim.
Bazen gülüp geçmeniz gerekir. Kıymet ifade etmeyen, bir karşılık oluşturmayan yazılar karşısında başka bir tepki gösteremezsiniz. Gülüp geçersiniz ve âdeme mahkûm edersiniz.
Son numarasını okuyunca gülüp geçemedim.
Üzüldüm.
Hakikaten üzüldüm.
Halk arasında “tozutmuş” tabir ederler.
Bunun daha ileri ifadesi şudur: Kafayı yemiş...
Böyle demek istemem... Son tahlilde karşımızda kelimelere dans ettirme becerisine sahip ama kötü kurulmuş cümlelerle yazılar yazan, bunu da hiç sorun etmeyen, edebî niteliği tartışmalı romanlar yazdığı halde Orhan Pamuk’un Nobel’ini kıskanan “efsane” bir yazar var. Daha yumuşatarak söyleyelim: “Gerçekle bağını koparmış...”
Evet, tastamam böyle: Gerçekle bağını koparmış.
Bir yıl öncesine kadar, “provokasyon” koksa da, en fazla “O kadar da değil... İç savaş ve darbe kurtuluş olabilir mi hiç?” diye tepki göstereceğiniz yazılar yazar, kendisini bir şekilde gündemde tutardı.