Heval, “Barajı yıktık. Yüzde 13 oy aldık... Üstelik MHP kadar milletvekiline sahibiz. Şimdi ne olacak?” diye soruyor.
Heval’ın sorduğu soruyu, muhtemeldir ki yüz binlerce Heval ve bir kısım HDP yöneticisi de soruyordur.
Diğer kısım HDP’lilerin böyle bir derdi yok. “Başkanlık sistemi heveslerini kursaklarında bıraktık, AK Parti’yi gerilettik. Görevimiz burada biter” havasındalar.
Parti’yi kuşatan (partiye hiza ve istikamet veren) sol-Kemalist ekip de böyle düşünüyor.
Hedef, zaten, “birilerinin” başkanlık hevesini kursağında bırakmak, iktidar partisini geriletmekti.
Ertuğrul Kürkçü ya da muadili birine sorun (Demirtaş’a da sorabilirsiniz), ortaya çıkan “sonuç”un hedeflenmiş olduğunu doğrulayan cevaplar alacaksınız.
Fakat, Heval’ın sorusu geçerliliğini koruyor:
Şimdi ne olacak?
HDP, seçimlerden önce “Türkiye partisi” olacağına söz vermişti. Siyasetini konuşlandırdığı yer (eş başkanlarının ifadelerine göre), öncelikle “Türkiye’nin sorunları” ve “çözüm süreci”ydi.
Buna uygun bir dil geliştirmeleri gerekiyordu ama bunu yapmadılar... Kendilerini “Türkiye siyaseti”nin bir parçası olarak görmediler. Çözüm süreci konusunda ise mırın kırın ettiler.
Neyin “olduracaklarını” değil, neyin “oldurmayacaklarını”, yani neyi “engelleyeceklerini” söylediler.
Bunda da başarılı oldular.
Fakat, ortada bir “yekûn” var.