MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Abdülkadir Selvi hakkında sarf ettiği biçimsiz söz, kötü gazeteci cümlesiyle söylersek, “gündeme bomba gibi düştü...”
Önce Selvi’nin tepkisini okuduk.
Mahkemeye gideceğini, Devlet Bey’le yargı önünde hesaplaşacağını söylüyor.
Hakkıdır.
Ben de olsam öyle yapardım. Hakkımı mahkemede arardım. Kalemimle üstesinden gelemeyeceğimi düşünüyorsam, dava açar, muhataplarımı daha ölçülü olmaya zorlardım.
Hayır, o “biçimsiz söz”ü ve o sözün ne anlama geldiğini tekrarlamayacağım.
Bunu tekrarlamak da, en az o “biçimsiz söz”ün çağrıştırdıkları kadar nahoş. Meraklısı, gazetemiz yazarlarından Ahmet Taşgetiren’in dünkü yazısına bakabilir. Ahmet ağabeyimiz, orada, o biçimsiz sözün ne anlama geldiğini (ve niçin nahoş sayılması gerektiğini) anlatıyor.
Selvi, tepki yazısında, ayrıca, “şehit olmuş dedeleri”yle ilgili detaylar sundu.
Herhalde o biçimsiz söz ve çağrıştırdıkları karşısında kendisini bazı şeyleri “ispatla yükümlü” saydı.
Buna lüzum olduğunu düşünmüyorum ama ortada “incinmiş” rakik bir kalp var. Telaşını (refleksini) doğal (ve insani bir hal) olarak görmeliyiz.
Girişte, “gündeme bomba gibi düştü” ifadesini kullanmıştım.
O biçimsiz söz gündeme bomba gibi düştü, çünkü birçok kalem, birçok sosyal medya kullanıcısı, Selvi’ye destek çıkan, Bahçeli’yi kınayan açıklamalar yaptılar, yazılar yazdılar...