Üçüncü havaalanı inşaatında çalışan işçilerin sorunları (nelerse), derhal çözülmelidir.
Yüklenici firma mı, hükümet mi, aracı kurumlar mı?
Kim yetkiliyse, duruma el koymalı, ortaya çıkan ya da “çıkarılan” nahoş görüntüye son vermelidir.
Buraya kadar mutabıkız herhalde...
İşçiler, maaşların geç ödendiğinden ya da ödenmediğinden şekvacıymış.
Sağlıksız koşullarda çalışıyorlarmış.
Bir taraftan da tahtakurularıyla mücadele ediyorlarmış.
Serviste problemler yaşanıyormuş, vs.
Bu şikâyet kalemlerini muhalif basından ve bilmem kaç yıl sonra ortaya çıkan sendikalardan öğreniyoruz.
HDP’li ve CHP’li milletvekilleri de “köpürtme” işlevi görüyor... Eksik olurlar mı?
Fakat bir dakika...
Bu sendikalar da nerden zuhur ediverdi birdenbire? Bu HDP’lilerin ve CHP’lilerin işçi sevgisi de nerden depreşti? Her şey bugüne kadar “sorunsuz” yürüyorken, bu “problemler” de nerden çıktı?
Elimizde, inşaat alanına çöken “fırsatçı” sendikaların ve köpürtme işlevi gören siyasilerin beyanlarından başka bilgi bulunmadığına göre, durumu anlamak için, bazı sorular soralım... Daha doğrusu, biraz mantık yürütelim...
Habertürk yazarı Fatih Altaylı bu işi yapmış...
Bakalım:
Açılışa 5 hafta gibi kısa bir süre kala, işler neredeyse tamamlanma aşamasına gelmişken, önümüzdeki hafta burada bir Teknoloji Festivali başlayacakken ve 29 Ekim günü resmî açılış yapılacakken...
Ardından da THY, tarihin en büyük taşınma operasyonunu gerçekleştirecekken yeni havalimanı inşaatında kıyamet koptu.
4 yıl 3 aydır gıkını çıkarmadan çalışan işçiler, açılışa 5 hafta kala “ayaklandılar”
Hem de sudan sebeplerden.
4 yıl üç aydır o koşullara itiraz etmeyen işçilerin, bitime 5 hafta kala, inşaatın yüzde 98’i tamamlanmışken koşulları beğenmeyip ayaklanması doğrusu bana çok mantıklı gelmiyor. “4 yıl dayandık 5 hafta daha idare ederiz” demeleri daha makul bir insan tavrıyken, coplanma, gözaltına alınma, tazminatsız kapının önüne koyulma gibi riskleri bu kadar kısa bir süre için göze almaları son derece mantıksız görünüyor.
Kimse bana “Bıçak kemiğe dayanmıştır” demesin. Bıçağın geri çıkmasına bu kadar kısa zaman kala kimse kolunu kestirmez.
4 yıldır kimsenin giremediği şantiye alanının HDP’li milletvekilleri dâhil bir sürü kişinin ziyaretiyle yolgeçen hanına dönmesi de mantıklı değil... 4 yıl 3 aydır tek kelime etmeyen sendikaların birdenbire aslan kesilmesi de...
Görüldüğü üzere, Fatih Altaylı “ayaklanma”yı pek mantıklı bulmuyor.
İşin içinde “bilmediğimiz” başka durumlar varsa, sendikalar ve köpürtücü arkadaşlar, özellikle “işçi dostu” rolleri kesen HDP’liler bunları kamuoyuyla paylaşmalıdırlar.
Bilelim...
Bilelim de, ona göre tavır alalım.
Fakat bir dakika...
Biricik günahı “baraj” ve “yol” inşaatında çalışıp evine ekmek götürmek olan gariban işçiler PKK tarafından katledildiğinde “işçi dostu” HDP’nin aklı neredeydi.
Bugüne kadar yüzlerce (evet, yüzlerce) işçi, mühendis, amele, hizmetli, şoför öldürüldü.
Niye bir açıklama yapmadılar?
Niye inşaat alanını dolaşıp, işçilerle “dayanışma görüntüleri” sergilemediler?
Niye arsız sendikalarını devreye sokup, bildiri üstüne bildiri yayınlamadılar?
Bunları yapmadılar...
Ne yaptılar, biliyor musunuz?
İşçi katletmek gibi “yüce eylemlilikler” sergileyen katillerin tabutuna omuz verdiler, arkalarından “devrim şehidi” diye ağıtlar yaktılar, arsızca taziye çadırlarında boy gösterdiler, Ayhan Bilgen adlı maşalarına açıklamalar yaptırdılar...
HDP böyle de, “işçi katleden devrim”in mümessillerini Meclis’e taşıyan CHP çok mu farklı?
Batı’da “işçi dostu”, Doğu’da “işçi düşmanı...”
Aynı ilkesizlik, aynı düstursuzluk, aynı omurgasızlık!