Yargıtay’ın “Ergenekon ve Balyoz diye bir şey yoktur” kararına çok sinirlenmiş.
İşin içinde “tuhaflık” arıyor.
Arıyor ve buluyor.
Efendim, Balyoz davasındaki CD’nin tuhaflıkları Balyoz’un darbe olmadığının kanıtı sayılıyormuş da, 28 Şubat davasının CD’lerindeki tuhaflıklar neden 28 Şubat’ın darbe olmadığının kanıtı sayılmıyormuş?
Bunu diyen kim?
Kim olacak? Fethullah Gülen hoca efendisini kurtarabilmek için, “darbe” ve “iç savaş” dahil, her melanete yatan “usta gazeteci” Ahmet Altan...
Utanma duygusunu tamamen yitirmiş bu adam, “olmuş bitmiş” bir darbe olan 28 Şubat’la, henüz oluş aşamasına bile gelmemiş Balyoz girişimin aynı şey olduğunu söylüyor.
28 Şubat’a darbe diyorsak, Balyoz’a neden darbe demiyormuşuz?
Balyoz’u darbe saymıyorsak, 28 Şubat’ı neden darbe sayıyormuşuz?
Bu uyanık ve aynı zamanda “zeki” gazeteciye şunları söylemek lazım:
Fethullahçı polislerin elinize tutuşturduğu CD’ler sahte çıktı muhterem.
Bu, tek başına, “Balyoz’un bir darbe girişimi olmadığı” tezini doğrulamayabilir. Balyoz’da kirli niyetler ve planlar olabilir. Mutlaka vardır. Bilemem... Fakat bu durum, kullandığınız belgelerin (ve CD’lerin) sahte çıktığı gerçeğini değiştirmiyor.
Balyoz, CD’den çıkmıştı.
Bilebildiğim kadarıyla, Çevik Bir, CD’den çıkmadı.
Vardı böyle bir adam.
Erol Özkasnak da CD’den çıkmadı.