Bu muhabbet bizde çok yapılır:
-Yahu kardeşim Antalya'da tarlada veya serada kilosu 50 kuruş,
burada 4 liraya satılıyor.
Bir de şöyle esprisi var:
Müşterisi dert yanınca manav;
-Beyefendi siz de gidin Antalya'dan alın o zaman demiş.
İki şey dikkatimi çekiyor: Biz böyle muhabbetleri hangi dönemlerde
yapıyoruz. Farkındaysanız işlerimiz tıkır olduğu zaman, yahu ne
olacak bu domatesin biberin hâli diyen olmuyor. Hatırladığımız
dönemler özel dönemler. Bu memlekette bu işler yıllardır konuşulur.
Narh koyma sevdalıları bile olmuştu bir dönem.
Belediyelerimiz halkımıza ucuz meyve sebze yedirmek için aracıyı
tefeciyi aradan çıkarmak iddiasıyla organizasyonlar kurmuştu. Esas
olan maliyet ise aslında o organizasyonların maliyeti daha yüksek
olur ama biz işin o tarafına bakmayız.
Oturup ince hesap yapacak hâlimiz yok. Şu kadarını biliyorum.
Antalya'da tarlada, serada 1 liraya satılan bir ürün İstanbul'da,
manavda 4 liraya satılıyorsa aynı fiyata satılıyor, demektir.
Bildiğim ikinci şey: Bu işler emir komuta ile, fermanla hizaya
sokulamaz. Tarihte örneği yok. Emir komutaların sonu ekmek
karnesinde olduğu gibi domates karnesine doğru gider, ki ekmek gibi
temel ihtiyaç değil. Domates pahalı ise vatandaş almayacak, talep
azalınca fiyat düşecek. Ama bir şeyi daha bileceğiz.
Antalya'dan bize domatesi patlıcanı bedava verseler İstanbul’da 3
liraya satıldığı zaman fahiş fiyat sayılmaz. Çözüm bulunacaksa buna
bulmak lazım.
Mesela rafineriden 1 liraya çıkan benzin pompada 5 liraya
satılıyor. Bizim rafineriye kaça geliyor? İşlenmemiş hâlinin
litresi 55-60 kuruş. Petrolü birileri -mesela yeni dostumuz Rusya-
bedava verse pompadaki fiyatı 50 kuruş düşer. Bu hâli
yadırgamıyoruz ama 5 liralık motorinle taşınan domatesin 5-6 lira
olmasını yadırgıyoruz. Üstelik domatesi kış günü yemek şart değil.
Mevsiminde yesinler. Domates gibi sivri biber yüzde yüz arttı
ağlaşmalarının da anlamı yok. Almazsın düşer.
...