İktidar partisinin "partili cumhurbaşkanlığı" konusunda kendi içinde anlaştığı değişiklik üzerinde çalışıldığı haberleri dolaşıyor ortalıkta.
Bugünün şartlarında bu, pratik bir çözüm.
Uzun zamandır söylenen neydi, ortada fiili bir durum var; mevzuatı
buna uydurun (uyduralım) deniyordu.
Fiili durumla kastedilen ise cumhurbaşkanının halkoyu ile
seçildiği, daha önceki cumhurbaşkanları gibi davranmasının
beklenemeyeceği idi.
Çözüm yolu olarak da başkanlık sistemi gösteriliyordu.
Topyekûn sistem değişikliği mümkün görünmüyor. Bu işteki engel öyle
zannedildiği gibi milletvekili sayısının yetersizliği değil.
Eğer denildiği gibi memleketin 40 tane derdi varsa bu kadar derdin
içinde bu konuya takılıp kalmak, her derde dermanmış gibi düşünmek
ve göstermek de bir müddet sonra akıl kârı olmaktan çıkar.
Partili cumhurbaşkanlığının esnek bir tarafı da var.
Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar döneminde uygulanmış.
950'den sonra mevzuat aynı kaldığı hâlde Bayar değil Başbakan olan
Menderes ön plana çıkmış.
950'ye kadar cumhurbaşkanları ön planda olmuş. Kimse kimin başbakan
olduğunu bile hatırlamıyor. Yaşayanlar değil o dönemi kitaplardan
okuyanlar da hatırlamıyor. 50'den sonra da Bayar yok, Menderes var.
Demek ki her şey mevzuat değil. Bugün de aynı imkân tanınırsa
şartlara göre ya cumhurbaşkanı ön plana çıkar ya da başbakan. Veya
belli bir müddet sonra eskiye dönülür. Veya bu değişikliği
pekiştirecek yeni düzenlemeler yapılır.
Takılıp kalmaktan ve bu işi inada bindirmekten iyidir.
Bu aynı zamanda cumhurbaşkanının partiyi de açıktan kontrol
edebileceği anlamına geliyor. Dolambaçlı yollardan iyidir.