Unuttunuz tabii.
90'lı yıllarda Ahmet Kaya'yı linç etmiştik.
Sonra Ahmet Kaya'yı linç edenleri linç ettik.
Sonraki linç faslında biri, "Ben orada yoktum, tuvalete gitmiştim" deyince ne demiştik? Hepiniz oradaydınız beee..
Bu aslında güzel bir hikâyedir, bizi anlatıyor. Manşetler de, kimin ne dediği de, bizim on sene ara ile ne dediğimiz de sanal ortamda bütün detaylarıyla var. Biz derken kamuoyunu kastediyorum.
Zahmet edin onlara bir kere daha bakın.
Linç ederken mi yanlış yapmışız, linç edenleri linç ederken mi?
....
Ne zaman yalpalasak Mazlum'un (Uluç) minibüsteki kavgasını hatırlarım.
Yine aynı yıllardı galiba.. 90'lı yıllar.
İki arkadaş Kadıköy'den minibüse binmişler, Erenköy'e gidecekler.
Minibüs şoförü, yolda arkadaşının kavga ettiğini görünce minibüsü yol ortasında yolcularıyla bırakıp yardıma gitmiş.
Beş dakika, on dakika gelen giden yok.
Yolcular homurdanmaya başlamış.
Ayıptır diyen mi ararsın, böyle de olmaz ki diyen mi.. Gelsin ben diyeceğimi biliyorum diyen mi..
Şoför gelmiş. Kimsede tıs yok.. Öndeki bir yolcu mırıldanır gibi, "Şoför bey bizi beklettiniz.." derken, şoför küstahça arkaya dönüp esip gürlemiş.. Basmış fırçayı..
Acelen varsa inip gitseydin.. Arkadaşıma yardım etmeyecek miyim vs..
O biraz önce homurdanan yolcular hep bir ağızdan, "Şoför bey haklı" demişler; "arkadaşına yardıma gitmesin mi?"
Mazlum, hikâyenin devamını şöyle anlatmıştı:
"O anda ne oldu bilmiyorum.. Gözlerim karardı.. Arkadan öne fırladım şoförün gırtlağına yapıştım. Öyle sıkmışım ki, hırıltılar gelmeye başladı. 'Ulan şerefsiz, hem suçlusun hem güçlü' dedim.