Sandığa davet çağrısındaki tonlama bana pek sağlıklı gelmiyor.
Sanki davudi bir ses, arka planda o şiiri okuyormuş gibi: Ey bu
topraklar uğruna toprağa düşmüş asker! Yahut askerin torunu.. Hadi
sıra sende. Sandığa git, dedenin yarım kalan işini tamamla.
Hayırdır savaşa mı gidiyoruz.. Kimin için gidiyoruz?
Seçimi, sandığı Çanakkale harbi, Kurtuluş harbi kıvamına getirmek
-açıkçası- bir başarıdır. Kimin başarısıdır, bu başarının ardından
ne gelir bilmiyorum.
Ben de Pakize Suda gibi kasaba hayatını özledim.
Böyle hayaller yerli uçak sanayii, hadi bir omuz verin son bir defa
daha vatanı düzlüğe çıkarıp düşmanları denize dökelim.. Sandığa
gömelim çağrılarından daha masum ve samimi geliyor.
* * *
Pakize Suda küçük bir kasabadaki esnaf ailesini tasvir etmişti.
Galiba tahayyül demek daha doğru.
50'lerin, 60'ların kasaba hayatı. Sonunu şöyle bağlamıştı:
"Tamam, abarttım biraz. Belki de böyle bir aile yapısı örneği
kalmamıştır artık.
Ama, acaba diyorum... Buna benzer bir hayat tarzı beni daha mutlu
eder miydi?
Kendim de dahil uçuk kaçık insanlardan gına geldi artık.
Normalliği özlüyorum.
Özgürlüğün tadını çıkaralım derken suyunu çıkardık galiba.
Herkes çok zeki, çok akıllı, çok bilgili, çok şu, çok bu...
Ve de çok mutsuz...
Depresyona giren girene. Çok bilmişliğin kimseye bir faydası yok
galiba. "