Binsekizyüz kaçtır bilmiyoruz ama hadise geçen asırda cereyan
etse gerektir.
O zamanlar ahalinin (belki masallarla büyüdüğü için) kendine göre
doğruları vardır.
Mesela Kargasekmez Beli'nde bile ormanın kralı aslandır.
Çakallar çakallık yapmalı, tilkiler fırıldak olmalıdır.
Tavşanlar hızlı ama tembel, kaplumbağa yavaş ama çalışkandır.
Hâliyle bütün yarışları tosbağa kazanır.
Kırmızı başlıklı kız pembe burunlu kuzuların ahını asla komaz, hain
kurttan mutlaka intikam alır.
....
Baba karınca o yaz çoluk çocuğu ile üç vardiya çalışıp ot, çöp,
tahıl toplar.
Cırcır böceği ise hem yan gelir yatar hem de inadına nağme
yapar.
Cırcırın umursamazlığı minik karıncaların da şevkini kırar.
Baba karınca, "azıcık dinlensen ne olur" diyen çocuklarını sert bir
dille azarlar ve "siz o geveze böceğe aldırmayın" der;
"göreceksiniz, kış gelsin yine kapımıza dayanacak. Ama bu defa
yağma yok, beyefendi avucunu yalayacak."
Nitekim yaz geçer, önce yapraklar sararır, sonra havalar kararır.
Yağmur çamur derken kar kapıya dayanır.
İşte ayazın ortalığı kavurduğu günlerde kapı çalınır.
Baba karınca bu vakitsiz misafirin kim olduğunu çalışından
tanır.
Ufaklıklara, "dememiş miydim size" gibilerinden bir bakış
fırlatır.
Şimdi cırcır böceğini iyice bi azarlamalı ve boş elle geri
yollamalıdır.
....
Kapıyı açarlar.. Evet, karşılarında cırcır böceği vardır ama
bırakın dilenmeyi, neşeli görünür. Üzerinde yünlü bir redingot,
elinde sedef saplı bir şemsiye.. Kafasında ibrişim püsküllü bir
fes, cebinde gümüş kakmalı bir saat, burnunun üzerinde efendi işi
gözlükler..
Kol düğmeleri, manşetler, dik yakalı gömlekler..
Kapı önünde ak küheylanların çektiği landon fayton karışımı bir
araba.. İçinde kara kaşlı kara saçlı bir dilber..
Yaşmak altında parıldayan gök renkli gözler. Aşçılar, uşaklar,
muhafızlar.. Malzeme sandıklarında francala dilimleri, koz
helvalar..
Cırcır böceği bir elini yeleğinin cebine atar, bir eliyle piposunu
tutar. Kibar bir öksürükle söze girer:
"Buralar çok soğudu azizim, diyorum ki şöyle Avrupa'ya doğru
uzanayım, Macar hamamlarında keyfime bakayım.."
Karınca sorar:
-Fransa'ya da geçer misin?
-Programımda yok ama neden olmasın?
-Paris'e de inersin artık.
-Sen istedikten sonra..
-İyi, orada La Fontain denilen bir sahtekâr var onu bul ve de ki:
Karınca dedi ki, senin gibi masalcının...
........