Türkiye'nin yaklaşık 950 ilçesi var.
İstanbul'dan çıkıp doğuya doğru giderken yol boyunca geçtiğiniz
ilçe tabelalarında nüfusları da yazıyor.
Kimi 2 bin, kimi 5 bin, kimi 7 bin.. 30 bin, 40 bin olanı çok
az.
Bu ilçelerin nüfusu ne olursa olsun idari yapıları, yönetim şeması
aynı.
Kaymakam.. Bağlı müdürlükler.. Emniyet, jandarma, müftülük,
belediye vs.
Nüfusu 300 bin olan ilçe ile 3000 olan ilçenin yönetim şekli
aynı.
Evler aynı.
İnşaat malzemeleri aynı.
Küçücük meydanındaki bankalar aynı.
Marketler aynı.
O ilçelerde toplanan vergiler merkezden çekilen paranın dörtte
biri, beşte biri bazı yerlerde onda biri bile olmaz.
İstanbul'da öyle siteler var ki nüfusu 15 bin.
Bu işte bir gariplik olduğunu, yeni şartlara göre bir şeyler yapmak
gerektiğini düşünen var mıdır?
Düşünecek adam var mıdır?
Bu adamların bu hengame içinde -ki bizde hiç bitmez- düşünecek
mecali var mı?
Memleket üç beş sanayi şehri dışında bir ucdan öbür uca olmuş
sayfiye yeri. Köyde yaşayan kendi yağı ile kavrulamıyor ki.. Ekip
biçen yok. Onlar da şehirlerde yaşayanalar gibi her ihtiyaçlarını
kasabadan karşılıyor.
Kaymakamlıklar bağlı köyleri sitelerinde tanıtmışlar.
Hemen hepsinde şöyle yazıyor: Yazın 25 hane, kışın 7 hane..
Yazın 15 hane kışın üç hane.. Bazıları bilmem ne hizmetinden mahrum
kalmamak için kışları nöbet yazılıyor, hane sayısını 5-6
gösteriyormuş.
5-6 haneli köylere evler yapmışlar, kaldırımlar yapmışlar, kanallar
yapmışlar.. Yaşayan yok. Neler yapılabileceğine dair bir çalışma da
yok. Oraları o hâliyle ayakta tutmanın ve maliyetini merkezden
karşılamanın hesabı kitabı yapılmış mıdır?