Falan, filanın önünde eğilince.. filanın önünde eğilen falanın, gelen telefonla eli ayağı birbirine karışınca saygıdan mı korkudan mı olduğunu nasıl anlarız?
İtibar sahibi insanlar mı korkutur, korkutabilenler mi itibar
sahibi olur? Daha önemlisi, atıp tutan biz.. Atıp tutmuyorsanız
siz, hangisinden yanasınız?
İlişkilerin de şekli değişti. Artık tek hesap yapılıyor: Bu adamın
bana zararı olur mu? Hayır.
Faydası olur mu? Hayır. Kriter bu..
Biraz daha uyanıklar orta vadeli hesap da yapabiliyor. Yani, evet
bugün için faydası, bugün için zararı yok ama yarın faydalı olma
ihtimali var.. O zaman ilişkileri nispeten sıcak tutmak lazım. İçme
suyu havzalarının koruma mevzuatı gibi.. Mutlak koruma alanı,
birinci derecede koruma alanı, ikinci derecede koruma alanı gibi.
Tabii hesaplar her zaman birebir tutmuyor. Keser döner sap döner
misali hesapların da döndüğü zamanlar oluyor. Hazırlıksız
yakalananlar bocalıyor. Açıkçası genelin, şan, şeref, itibar, saygı
tahayyülünü çok merak ediyorum. Somutlaştırınca karşılarına kimin
ya da kimlerin silüeti çıkıyor. İtibar deyince kim geliyor
akıllarına.. Korkutanlar mı, dağıtanlar mı? Sonra bu işin geçicisi
kalıcısı oluyor mu?
.....
Bu konulara kafa yorunca aklıma hep Cevdet Sunay'ın Vehbi Koç'tan
ricası gelir. Koç, bu hesapları uzun vadeli yapabilen adamdı.
Sunay'ın görev süresi bitip İstanbul'a yerleşince, Koç ziyaretine
gitmiş.
-Bir arzunuz var mı, demiş.