İşsiz biri, bir makam bulup sorsa, dese ki:
“Bir iş buldum, bulduğum yerde sigortasız olarak çalışabilir miyim?”
Ne derler? Tabii ki “hayır” dedikten sonra ilave ederler; “her şeyden önce kanunlarımız buna izin vermiyor.”
İşsiz, cesaretini toplayıp, tekrar sorsa, “muhterem büyüklerim, bu kanunların hikmetini bana anlatın” dese.. Onu da çok güzel izah ederler:
Sigortalı olmanın, sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmenin, ihtiyarlık primi ödemenin faziletlerini anlatırlar.
Anlatılanların özeti şudur: Biz Ankaralı büyükler olarak her vatandaşımızı kendinden daha çok düşünürüz. Bir vatandaşımız sigortasız çalışmaya razı olabilir ama biz olamayız.
Aynı vatandaşımız, “İzin verirseniz işsiz kalmak istiyorum” dese, mevzuatın müsait olduğunu, eğer arzu ederse işsiz kalabileceğini söylerler.
Peki sigortasız çalışmasına izin verilmeyen bu vatandaşımız evinde işsiz güçsüz otururken sosyal güvenlik şemsiyesine girebiliyor mu?
Hayır.
İhtiyarlık sigortası primi ödeniyor mu? Hayır.
İşsiz kalabilirsin ama sigortasız çalışamazsın.
.......
Tanınmış biri, yıllar önce evinde çalıştırdığı yardımcıyı, işgüzarlık edip sigorta ettirmiş, SGK on yıl sonra evrakları istemiş. “Getir bakalım şu çalıştırdığın adamın evraklarını.. Primler tam yatmış mı, eksik gedik var mı, işini namuslu yapmış mısın?”
.......
100 lira maaş alan çalışanın işverenine maliyeti yaklaşık 150 lira.. SGK, primleri tek tek çalışandan toplama zahmetine katlanmıyor. Ödenmesinden işvereni sorumlu tutuyor.