Bugün 15 Temmuz’a doyacağız.
Buradan yakabilirsiniz.
Oktay Akbal’ın “Yazmak Yaşamak” diye kitap yazmış olmasına bakmayın.
Belki de okumak yaşamaktır.
Belki konuşmak, gezmek, şarkı söylemek ya da ıslık çalmak.
Gazete “Hayatın gerçekleri”ne dönüktür;
Gerçeğin fazlası da, hadi insanı bozar demeyelim, hayatiyetten kopartır.
Çoğu gazete okunacak gibi değil.. Avuç içi ekranlara akan haberler bile, çoğu kez iç açıcı değil.
Sıkıntıdan kurtulmanın yolu mu?
Şeylere takılmamak yeter.
***
Yahya Kemal çok sıkıntılı bir şairdir. Aşka, meşke bazen de ölüme dairdir.
“Yaşantı” sözcüğüne takması da bundandır.
“Hayatlar yaşantı oldu, tadı kaçtı” demesi acaba nedendir?
Şair deyince Sn. Cumhurbaşkanı’nın favorisi Necip Fazıl Kısakürek’i unutmamak gerek.
O üstat çoğu zaman hayata ters tarafından takılır. Kumardan işrete her türlü illetle maluldür. Ama herkes gibi özünde iyi şairdir. Yoksa Sn. Cumhurbaşkanı niye sevsin ki?
Keşke arada bir Sn. Erdoğan da bu üstada takılsa. Yandaş candaş fark etmez bir kanala çıksa. Ceketi fora edip, her boyayı boyadığına göre, üstüne şöyle fıstıki yeşil (türbe yeşili bile olabilir) bir tişört çekse..
Şöyle Necip Fazıl’dan bir şiir okusa:
“Hayat mayat diyorlar/
benim gözüm mayatta/
hayatın eksiği var/
hayat eksik hayatta/
takınsam kanat manat/
kuş muş olsam uçsam/
dümdüz vatana inat/
matana doğru koşsam”
***
İnsan soğuğa karşı örtünmeye eğilimlidir.
Ama sıkıntısını kolay örtemez.
Hatta hiç örtemez. Belki örtmesi de gerekmez.
Çünkü sıkıntı hayatın özüdür.
Bayramların, düğünlerin icadını, eğlencelerin keşfini, şiirleri, romanları, besteleri hatta aşkı bile insanlık, sıkıntıya borçludur.
Devasa jet uçakları, yüzlerce kanalın sığdırıldığı televizyonlar, avuç içi ekranlarda parmağınızda oynattığınız dünyalar hep insanlığın bitip tükenmez can sıkıntısına merhem olmak içindir.
***