Azeri şair Mirza, “Hophopnâme”sinde “Harda Müselman görirem, korharam”; yani “Nerede Müslüman görsem korkarım” diyor.
***
Mirza Alekber, yüz yıl önce doğdu ve erken
yaşta öldü gitti...
Devir değişti.
Artık, Müslüman görünmekle yetinmeyip bir de kendilerine tarihçi
veya ilahiyatçı süsü verenler var.
Sanal dünyada pislik saçmakla yetinmiyorlar. TV’lerde benzer
kafadakilerin eline geçmiş belediyeler ile üniversite salonlarında
da icrayı rezalet eyliyorlar.
Elbette Mirza gibi, korkmaya neden yok. Fırsat çıkarsa yüzlerine
tükürmekle yetinmek gerek!..
Bu yıl Anneler Günü’nü, bu türden çirkeflerin saçtığı pisliklerin
tartışıldığı günler ertesinde kutluyoruz.
Atatürk’e sövmeleri yetmedi, bu defa annesi
Zübeyde Hanım için “Genelev çalışanıydı!” diye
sosyal medyada iğrençlik saçıyorlar.
Devlet katında çok şükür arka çıkan yok görünüyor.
Sadece, “Atatürk” adını telaffuz etmekten özenle kaçınmakla
yetiniyorlar. Şimdilik attıkları en cüretkâr adım, 1 TL’nin
üzerinden sildikleri Atatürk resmi oldu.
Kısırlaştırılmış olan TBMM’den ses yok. Oda duvarından resmi
indirildi dedikodusu nedeniyle milletvekili kovan CHP’de ise
paradan silinen Atatürk konusunda çıt yok.
***
Artık çok şükür yarısı gördü ve anladı ki bu
iktidarın Atatürk ile derdi var. Onu, “Ata” saymıyorlar. Bir de
nedense “Türk” sözcüğüne soğuklar.
“Ata” demekten kaçınmaları, dileyelim ki o çirkef
iddialara inandıklarından olmasın!
Öyle ya, annesi genelevde çalışana kim “Ata” demek
ister!!
***
Zübeyde Hanım, biricik oğlunun mürüvvetini
de, oğlunun asıl mürüvveti olan Cumhuriyetin ilanını göremedi.
15 Ocak 1923 günü tebdil hava için gittiği Izmir’de, artık
neredeyse hiç görmeyen gözlerini hayata yumdu.
İstanbul Beşiktaş Akaretler Yokuşu’nda 76 numarada oturuyordu.
Beşiktaş’ı çok seviyordu. O evde yazdığı vasiyetnamesinde
Beşiktaş’taki Yahya Efendi Dergâhı’na defnedilmesini istemişti.
Ama oğlu, bu arzusunu yerine getiremedi. Belli ki, türbe ve dergâha
anne defnetmenin kapısını açmak istemiyordu.