Yüzde 99’u Müslüman olan halkımız, dini-resmi fark etmiyor, bayram olunca hapishaneden tahliye, hastaneden taburcu olmuş gibi, kendini yollara vuruyor.
Çok derin nedenleri olabilir. Bunu bilim adamlarına bırakalım.
Bu seyahat meselesini bir “Hayat Adamı”na soralım. (Dilimiz de bir tuhaf: Bu laf bir tür bilge anlamına gelirken, bir hanımefendiye “hayat kadını” denince mahkemelik edebiliyor insanı! Feministler bu konuya bir el atmalıdır lütfen!)
Can Kıraç gerçek bir “Hayat Adamı”.
Koç Holding’in en tepe yöneticisi iken, daha geniş yaşayabilmek, daha çok seyahat edebilmek için Vehbi Bey’i küstürme pahasına 26 yıl önce, yani biraz erken emekli olmuş.
Oluş o oluş...
Çeyrek asırdır seyahat ediyor, yazıyor, çiziyor, geziyor.
Hayat Adamı olmak kolay değil. Hayatı sevmeyi hatta kucaklamayı, dahası sağlıklı olmayı ve elbette uzun yaşamayı gerektiriyor.
Geçen ay 90. yaşını kutladı.
Birçok kitap yazdı. En son iki tane daha yazdı, daha doğrusu yazdırdı! Yazdırdığı, eski bir dostu olan gazeteci Mehmet Gündem’di. “ByLock”çu çıktı. Nazlı Ilıcak ile birlikte gözaltına alındı, bereket serbest bırakıldı.
Hayat Adamlığı her tür belaya istemeden de olsa karışmak - bulaşmak demek.
O gerçi bundan korkmadığı için olmalı, kitaplarında kendisini “EldivensizAdam” ve “Antika Adam” diye tanıtıyor.
90 yaş demek.
Hayat Adamı olmanın onlarca gereği var:
Bir tanesi de “şiir sevmek” olmalı ki, Şilili şair Pablo Neruda’yı önümüze sürüyor: “Yavaş yavaş ölürler Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındırmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbise rengini değiştirme riskine bile girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.”
***
Ee, “Neruda bunları söylemiş, siz ne diyorsunuz” diye soruyoruz.
“Ben de böyle yaşayanlara.. Bir şeyleri değiştirin, farkına varın, demeyedevam ediyorum.”
Belli ki bu son iki kitabı o yüzden yayımlamış.