Neredeyse artık “arena”sız ilimiz kalmadı. Bazısında üçer
beşer tane var. Arena, İspanyolca kum veya kumluk demek. Eskinin
gladyatörlerinin, şimdinin boğa güreşlerinin dövüş alanı.
Zeminin kumla kaplı olması, dövüş sırasında dökülecek kanın kolayca
örtülebilmesi için.
Çok şükür şimdilik o türden vahşet sokak araları ve meydanlarla
sınırlı.
***
Siyasi parti delegeleri, arenalarda önce liderlerini seçmek için
toplanıyor.
Adı arena. Ama nedense liderler arenaya rakipsiz tek başına
çıkıyorlar.
Belki de haklılar.
Çünkü hayatta (ve elbette siyasette) insanın en zorlu yarışı, kendi
kendisi ile giriştiği yarış.
Bu işin siftahını Tayyip Bey
yaptı. Davutoğlu sayesinde
sürdürüyor.
***
Dün Ankara Arena’da tarih bu kez, CHP lideri için tecelli
etti.
O da arenaya rakipsiz çıktı. Arenaların zemini orijinalinde
kumluk...
Partilerin arenayı seçmelerinin simgesel anlamı ise
büyük.
Delegelere bir tür “kumda oynama” fırsatı sağlanmış
oluyor!..
Kumda sadece çocuk iken oynanmıyor.
Yaşça olgunlaşınca, hele de partiler liderden yana tıkanınca kumda
oynamak bir yoldur.
Kum güvenlidir. Kumdan kaleler yapılır.
Gerçi bir seçim dalgasıyla hepsi dümdüz olur.
Ama yine de her kurultay, partililere yeniden kumda oynama fırsatı
sunar.
Ve oyun, Allah saklasın, büyük bir kaza bela veya kaset maset
ortaya çıkıncaya kadar sürer gider.
Arenalar güvenlidir... Kimseyi sakatlamaz, rahattır, sıcaktır, hiç
değilse seçene ve seçenlere iki üç yıl için bir rahatlık
sağlar... Geçmiş yanlışların, daha da önemlisi kaybedilmiş
seçimlerin üstüne sünger çeker.
Son beş yıldır girilen tüm seçimlerin kaybedildiği hep söylendi,
yazıldı çizildi.
Hatta bunun için lidere meydan okuyanlar da oldu. Ama siyaset bir
netice alma sanatı.
Netice seçim sandığında alınamazsa, kurultay sandığında
alınabilir.
Ki bu sayede liderin ve kadrolarının görevlerini sürdürme ve
sündürmeleri mümkün olur.
Bu elbette sadece muhalefettekiler için geçerlidir.