İkinci “Cahit Vakası” ile karşı
karşıyayız.
Birinci Cahit (Aral) ANAP’ın Sanayi Bakanı
idi.
Çernobil’de nükleer santral felekati sonrası “Karadeniz
çaylarında radyasyon var” iddialarını yalanlamak için
TV’lerin karşısına geçip bardak bardak çay içmişti.
Bu Cahit (Turhan) o kadar cesur değilmiş.
“Sinyalizasyon trenler için olmazsa olmaz bir
sistem değil” demekle yetindi.
Oysa sinyalsiz hatların birinde hızlı tren seyahatine çıksaydı,
rahmetli adaşı kadar hayırla anılabilirdi.
Kendisi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin armağanı.
Eski Karayolları Genel Müdürü imiş. Şimdi, Ulaştırma yetmezmiş gibi
bir de Altyapı Bakanı.
İktidarın altyapısı bunlarla dolu.
Reis seçip seçip deniyor.
Kelek çıkınca da kulağından tutup kenara koyuyor. Kullan - at bakan
sayısı 17. yılında 170’e ulaşmak üzere diyorlar. Saymaya değmez.
Zaten de çok sayılmaz. Her yıla 10 kelek bile etmiyor.
***
“Hırs” ve “hız”, bu
iktidarın alameti farikası.
Dünyanın en büyük havaalanının 10’da 1’lik bölümünü erken açmak
uğruna ölen işçi sayısı hâlâ tartışmalı.
Başkentteki birçok altgeçidin adı “46 Gün Altgeçidi”, “38
Gün Altgeçidi”. Altgeçidi hızlı yapmanın bir halt
olmadığı, 10 dakikalık bir sağanakla ortaya çıkıyor.
Ama iktidar hızdan ve hırstan vazgeçmiyor.
“Altyapı”nın bakanlığını kuruyor ama başına getire getire
“Trenlerde sinyalizasyon altyapının olmazsa olmazı
değildir” diyen bir Cahit getiriyor. Şairin ilhamıyla şöyle
bağırası geliyor insanın:
“Aya haber sal çıksın bu gece;/ Bas kırbacı sihirli
seccadeye,/ Göster hükmettiğini mesafeye/ Ve
zamana./ Katıp tozu dumana,/ Var git,/ Böyle ferman etti
Cahit.”
Ölen 3 makinist ile 6 yolcunun aileleri için tozu dumana katma ve
eski Ulaştırma Bakanı Binali
Bey’e sorma vaktidir:
“Madem halefiniz Cahit Bey, ‘tren hatlarında sinyalizasyon
olmazsa olmaz değildir’ diyor, öyleyse neden dönemizin
resmi belgelerinde ‘sinyalizasyonlu hat uzunluğu 5
bin 462 km’ye ulaştı’ diye övünüyorsunuz? Yazık değil
mi onca masrafa?!”
***
Hızlı tren işletmeciliğindeki laubalilik
acaba sadece vatandaş taşıdığı için olabilir mi?
Hayatı yollarda geçen Tayyip
Bey’in hiç trenle seyahat ettiğini duymadık.
Sadece hızlı hatların ilk açılışında makinist mahallinde birkaç
pozluk resmi var belleklerimizde.
Bir seyahatini de yanına Emine
Hanım’ı, İstanbul milletvekili Damat Bey’i, birkaç
bakanı alıp İstanbul’a hızlı trenle gitse. (Pendik’te ortada kalma
riski de yok onun için.)
Hızlı trene sarsılan güveni onarmanın en kestirme, en sağlam yolu
budur.
Buna cesaret etmedikçe halkın yüreğindeki kuşkuyu silip atmak kolay
olmayacaktır.
Bir de TBMM Başkanı Binali Bey’den İstanbullu ve Erzincanlı
hemşehrileri adına bir rica:
Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana TBMM’de Devlet
Demiryolları’nın bir satış gişesi vardı.
Çok Ünlü Şahışlar (ÇÜŞ) uçağı sadece tercih ederler, diye mi nedir,
DDY gişesi kaldırıldı.
Oysa hızlı tren güzergâhı Türkiye nüfusunun yüzde 40’ının yaşadığı
kentlere ulaşmış durumda. Yani milletvekillerinin yüzde 40’ı
(İstanbul 98, Eskişehir 7, Adapazarı 13, Sakarya 7) her hafta seçim
bölgelerine gitmek durumunda olduğuna göre bu seyahati hızlı tren
ile yaparlarsa, vatandaşta oluşan endişe de hızla dağılacaktır.
Elbette önce “Sinyalizasyon trenlerin olmazsa olmazı
değildir!” yavesine de inanmaları şart!
***