Kırk yıllık Cumhuriyet okuru bulmak, çok
şükür hâlâ mümkün.
Zor olan kırk yıllık Cumhuriyet yazarı bulmaktır.
“Emr-i Hak” gerçeği var.
(Bizim gazetenin tarihi biraz da Türkiye
Cumhuriyeti’nin tarihidir. Elbette buna
Cumhuriyet Halk Partisi de eklenebilir. Bu üç
kurum da ay farkı ile birbiri ile yaşıttır. Bugünkü
siyasi iktidar ise bu anlamda çok
sistematiktir.
Laik hukuk devletine yönelen
saldırılara, Cumhuriyet gazetesi ve CHP’nin de dahil
edilmesi aslında rastlantı değil çok tutarlı bir
operasyondur. Ergenekongibi Post-Ergenekon sürecinde
de hedefin Cumhuriyet olması rastlantı olamaz
elbet.)
Emr-i Hak gerçeğini okurlarımız bağlamında en ifade
eden, emsalsiz kara mizahı ile Uğur Mumcu idi.
Bir emekli albay veya öğretmenin ölüm ilanını gördüğünde elini
dizine vurur “Gitti bir okur daha!” derdi.
***
Cumhuriyet’in tarihini farklı bir ölçekte ve
açıdan herkes az çok biliyor.
Ama gazetemizin tarihinin bu dönemde bilinmesinde yarar var.
“Eski Bir Cumhuriyet İçin” adlı, dün piyasaya çıkan kitap
doğal bir gerçeğe vurgu ile başlıyor:
“Anı yazmak ölümün elinden bir şeyler
kurtarmaktır.”
Ancak bu defa “kurtarıcı”, yazmayı değil
“anlatmayı”yı yeğlemiş.
İyi de etmiş.
Yazmak veya yazı, bir anlamda “kendin sor - kendin
yanıtla” işlemidir.
Anlatmak ve anlatı ise bir sorucu- sorgucu gerektirir.
(İzninizle burada ukalaca bir parantez: Sorucu
ve sorgucunun iyisi gazetecidir. Daha da iyisi
Cumhuriyet’te yetişendir.)
Ümit Aslanbay sormuş, Ali
Sirmen anlatmış.
***
Ümit, Cumhuriyet Ankara Bürosu’nda uzun
yıllar muhabirlik yaptı. Klasik bir siyasetçi-lider olmamak
erdemiyle tanınıp sevilen Erdal İnönü’nün
güvenini, dahası takdirini kazanan az sayıda muhabirlerdendi. Otuz
yıllık gazeteci. Şu sıralarda istisnalar dışında birçok iyi
gazeteci ya hapiste ya da gazetesiz. O da şimdilik ikinci grupta
diyelim...
“Cumhuriyet okuru” sıfatını öteden beri bir unvan gibi
benimsemiş kıymetli okurların veya meraklı her yurttaşın merak
edebileceği soruları biraz da kendi merakı için sormuş adeta.
Ali Sirmen de Cumhuriyet’in atlattığı badireleri, geçirdiğı
sancıları, arka planda ülkemizde olup bitenleri de ayrıntısı ile ve
bildiğimiz ağırbaşlı mizahı ile anlatıyor. Bu gazeteyi gazete
yapanların gözükaralıklarını, mücadelelerini ve dahası insani
yönlerini gündelik yaşamlarından kesitler de vererek bir film
senaryosu gibi gözler önüne seriyor.
***