O pop-politikacı şöyle demişti: “Siyasetin yarısı ilim, yarısı filmdir. İlim yanını danışmanlarım, film tarafını ben hallederim!”
***
Sayın Cumhurbaşkanımız gayr-i kabili kıyas
bir siyasetçi. Misl-i menendi zaten yok. Ama hiç kimseye müdanası
da! Her işi kendisi hallediyor. (Ah bir de at
binebilse!)
Arada yanlışlar da yapıyor. Hatasız kul
olmaz.
Hele cumhurbaşkanı hiç olmaz! (Ama oldu bir
kere!)
***
“Başkomutanlık cicileri”ni giyip
seçmece sanatçılarla sahne aldı. Ve “Yaylalar..” türküsü
eşliğinde askeriyle ve sanatçısıyla yarattığı çoğulcu ve demokratik
kompozisyon, seyri ömre bedel bir hadisedir. Allah bu millete,
tekrarını seyretmeyi bir daha nasip etmez inşallah!
Bu tarihi sahnede yer alamayan birçok
sanatçımız çok üzüldü.
Tuhaf biçimde Anamuhalefet Liderimiz ise bu
sahneye çok kızmış. AKP’liler onun için kıskandığını söylüyorlar.
(Herhalde kıskansa, bir danışmanı da ona emekli bir yedek subay
üniforması yaptırmasını ve Tunceli’ye bir jandarma karakolu
teftişine gitmesini önerirdi. Çünkü halen geçerli olan resmi devlet
protokolünde Kemal Bey’in yeri ve mevkii başbakanın hemen
yanıdır!)
Ama bilmek zor. Klarnete “zurna”
muamelesi yapılmasına mı kızdı, yoksa askerlik yaptığı dönemdeki
“Yaylalar..”ın sansürlü söylenmesine mi? Ayrı yerlerde ama
aynı dönemde askerlik yapmıştık. Özgün “Yaylalar”ın en
sevilen bölümü şöyle idi:
“Ayın önünde yıldız / Nerden
gelirsen baldız / Dilo dilo yaylalar... / Sen git de
ablan gelsin / Yaylalar yaylalar / Duramirem yalınız /
Dilo dilo yaylalar”
***