Hangisi makbul ve sevap?
Allah indinde olanı, elbet Allah bilir. Ama ya iktidar indinde
olanı?
Bunu da TL kullanan TC vatandaşları bizler bilmeliyiz!
***
Geçen pazar, yazı yoktu. Haftayı
hastanelerde ve işitme testi laboratuvarlarında geçirdim.
Sağ biraz daha fazla, iki kulakta da işitme kaybı varmış. Hır-güre,
neredeyse ömür boyunca hep sağ taraftan maruz kalmanın bedeli belki
de kim bilir?
Sol el gibi, sol kulağımız da acemi ve işlevsiz kalmış, fazla
yıpranmamış demek ki.. Bu düşüncemi, “İhtiyaten adımı yazmasan yine
de iyi olur” diyen deneyimli üniversite profesörü doktoruma sordum:
“İşitme kaybının nedenleri içinde bağırtılı - çağırtılı
konuşmalara, önce uzun yıllar Meclis’te; sonra da TV’lerdeki
apansız peydah olan canlı yayınlardaki uzun, gergin ve tehditkâr
nutuklara fazla kulak vermiş olmanın payı var mıdır?”
Hoca, sorumu ideolojik bulmasın diye de, biraz odyolojik muhteva
kazandırayım istedim: “Kulak zarı aşınması veya iç ve orta kulak
yorgunluğu diye medikal diagnoz bir tanısal yaklaşım var mı?”
Belli ki soruyu ucu tehlikeli sulara fazla açık ve gıcık buldu.
Ve anında kapak takıp iade etti.
“Testlerinizi bir KKB uzmanına değil de kulağı kesik bir falcıya
götürmüşseniz, sizi mutlu edecek her tür teşhis mümkündür.”
Hekim ile şaka olmaz. İyisi ile hiç olmaz!
***
Bir süre kulak istirahati aldım.
Naklen nutuk ve demeç dinlemek yok!
Hele de şu günlerde, yüksekte ve yüksek perdeden gelenlere kulak
tıkamak gerek.
Zira gürültülü caddelerde, AVM’lerde dolaşmaktan da, cızırtılı
müziği ikram diye sunan cafe-restoranlardan da daha beter bir
“işitme kaybı tetikleyicisi” imiş.
Sigaranın ciğerlere yaptığını sert nutuklar da kulaklara yapıyor
anlaşılan. Ama yüksekte ne olup bittiğini anlamak ve “Doların ne
zaman 10 TL’ye oturup bizleri rahatlatacağını” kestirmek için de
yine de kulak vermek gerekiyor. Bu riski eşe-dosta, çoluk çocuğa
havale edeceğiz.
Ya da Sayın Reyiz’in buyurduğu siyasi, ilahi, iktisadi ve içtimai
her tür hakikati orijinal seslerinden değil, “sahibinin sesi”
medyadan kıraat etmekle yetineceğiz.
Kulak sağlığımız bunu emrediyor.
Kulaklar pamuk tıkılarak istirahate alınınca, gözlerin mesaisi
artıyor.
Test günü tam da “Senin doların varsa bizim de Allah’ımız var!”ın
manşette çıktığı gün idi.
Bekleme salonunda akıllı telefon karıştıran kadar gazete okuyan da
var. Yaş yelpazesi nedeniyle.
Yanımdaki dağınık giyimli genç adam muhtemelen babası olan
yanındakine gazeteyi işaret ederek “Senin Allah’ına kurban!”
diyor.
Yaşasın! Bu sözleri az duyan kulağım duydu bile. Ben de “Ben de
Allah’ına kurban!” diye geçirdim içimden. Çok şükür Allah’ımız
bir!
Yüksek siyaset çok karmaşık bir hal aldı. Mahkeme kararlarına
girmiş “sübliminal mesaj” işini belli ki Trump’la mücadelesinde,
Sayın Reyiz de sathı vatanda devreye sokmuş.
“Dolara karşı bizim de halkımız, hakkımız ve Allah’ımız var!”
sözlerine sahip çıkmayacak, halk ve hak düşmanı, kulağı işitsin
işitmesin bir tek, hak ve halk düşmanı Allah’ın kulu çıkmaz bu
topraklarda?
Reyiz işini biliyor. Trump’ın giderek lanetleşmesi de
bundan.
***