“Hukuki” olmanın pek anlamı
kalmadı.
Mahkeme Başkanı da bunun farkında ki, kararını
“insani” bir-iki laf ederek açıkladı. “İnsanilik”
biraz da mizahtır. Bunu yapmaya çalıştı:
“(Ahmet Şık) Annesi
ermişmiş. Onu üzmeyelim..”
“(Murat Sabuncu)
Boğazı görmek istiyormuş. Görsün!”
“(Akın Atalay) Gemiyi en son
kaptanlar terk eder!”
***
Sayın Başkan, muhterem yargıç, ermiş kadın
üzülmez. Hele de nasıl bir oğlan doğurduğunu biliyorsa, hiç
üzülmez. Yani gerekçeniz ne şık, ne de gerçekçi.
Murat’ın Boğaziçi özlemine, “Görsün
bakalım!” derken, umalım, hafife veya dalgaya alıyor
değilsiniz. Onun asıl özlemi Boğaz’da balık ve rakıya. Ama Silivri
Adaleti’ne kadeh kaldırmayacağından emin olabilirsiniz.
Akın Atalay’ın
“kaptanlığını” ise tescil etmişsiniz. “Gemiyi en
son terk eder!” derken, dileyelim gelecek haftaki kararın
müjdesini veriyorsunuz.
Ama şunu da eklemek zorundayız:
Silivri gemi değildir.
Auschwitz demesek bile, bir başka
karanlık dönemin simgesi Ankara Ulucanlar Cezaevi gibi bir gün
mutlaka “insaniyetsizlik müzesi”
olacaktır.
Gemi, hepimiz için Türkiye’dir.
Av. Atalay ise terk etmek bir yana, ülkesine
geri dönmüştür. Bir buçuk yıldır da hapiste
tutulmaktadır.
Ceza ve muhakeme hukukunda, bunun anlamını da,
önemini de mahkemeniz umarız haftaya görebilsin ve
değerlendirebilsin!
***
Kadınlar Günü’nü, “tahrik”
gölgesinde kutladık.
6 yaşındaki bebeler için evlenme fetvası
verenlere, eşofman giyenden ve yatak yorgandan ve asanöre binenden
tahrik olanlara lanet okundu.
Sadece Kadın Hareketi değil, bu kez Kadınlar
Günü’nden Cumhurbaşkanımız bile nemalandı. Helali hoş olsun. Belki
de ilk kez ağzının dolusu ile “kadın” dedi.
Hocaefendilerin kendisini tefe koymasını bile göze aldı. Tefe -
tüfe artış demek. İslamiyet güncellenmeli sözüne ise çok kızdılar.
Çünkü kamusal dilde “güncelleme”, “zam” demek.
Hocaefendiler herhalde yeni bir KHK ile 5 vakit
namaza, 30 gün oruca “zam” geleceğinden
korktular?
***