“Hamidiye denince, herkes susar!” Reklamdan etkilenip belki susayan oldu. Ama kimse susmadı.
Pardon, sadece Reyiz susuyor. (Sahi, kendisi Saray’da ne suyu içiyor?) Hamidiye suyu İstanbul Reyizliğinden kalma, pek sudan sayılmayacak bir miras.
Dizi filmlere bile soktular. Niyetleri, 2. Abdülhamid’i bu kez de su ticareti ile bayraklaştırmaktı.
Hamidiye için “helal su sertifikası” çıkardılar. Milletin para verip içtiği suyu bile “helal” ve “helal değil” diye böldüler.
Aslında helal-haram pek aldırdıkları yok. Niyetleri bir bardak suda “şeriatçı fırtına” başlatmaktı.
25 yıl boyunca İstanbul’da belediyenin tüm işletmelerini ve birçok kamu kurumunu Hamidiye suyu almaya-satmaya mecbur tuttular.
İstanbul’u kaybedince Hamidiye’den de, ticaretinden de vazgeçtiler. Tek amaçları muhalefete kaptırdıkları İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni zarara uğratmak.
Türkiye’yi toptan kaptırınca bakalım ne tür şeytanlıklar yapacaklar?
“Suyun helali-haramı nasıl olur?” izah eden bir yetkili yok.
Diyanet Başkanı ise “helal-haram ve kul hakkı fetvası” vermeye, Saray’a bağlandıktan sonra mola verdi.
Belediye el değiştirince şişedeki helal su belli ki içerik ve nitelik değişikliğine uğradı.
Bunun kimyevi değilse de, ilahi bir izahı olmalı.
Bunu da imam hatipli AKP liderimiz, Meclis’teki ilk salı vaazında, ölmüşlerinin ruhu için, sevabına bir açıklasa.
Hayırlı çılgınlık
Hamidiye suyu aslında Sultan 2. Abdülhamid’in 1904’te uygulamaya koyduğu bir “çılgın proje” idi.
Halkın su ihtiyacını doğrudan karşılamak için kaynak suları, küçük iletim hatlarıyla İstanbul’un dört bir yanındaki çeşmelere veriliyordu.
Kemerburgaz membalarından pompalanan sular kışlalara, saraylara, mahalle çeşmelerine ve sebillere dağıtılıyordu.
Reyi...