Babalar Günü “sözde”, ABD
Başkanı Nixon’un, haziranın 3. pazar gününü
resmi tatil ilan ettiği günüdür (1972).
“Özde” ise sizin baba olduğunuz gündür ki; bu bendeniz
bakımından, 18 yaşını bitiren kızımın da doğum günüdür.
Bu defa “hediye teatisi” yerine, birlikte
görmediğimiz “ünlü ve ilginç” bir kente gitmekte karar
kıldık.
Vizesiz seyahat hayal. Pasaportlarımızla birlikte morarmadan üç
günlüğüne Venedik’te karar kıldık.
***
Venedik’i bir NATO gezisi sırasında 35 yıl önce
görmüştüm.
Burası geçmiş zamanların, şimdiyi de kucaklayıp geleceğe kollarını
uzattığı emsalsiz bir mucize, eşi bulunmaz bir tarih rüyası, bitip
tükenmek bilmeyen bir mimari şölendir:
Venedik’i tanımak; gezi kitaplarının bulunduğu raflardaki bütün
Venedik kitaplarını eve taşımak, ansiklopedilerin ve
Google’daki “Venedik”le ilgili (ham) maddelerini mamul madde
haline getirmek, daha önce oraya gidip görmüşlerle meşveret etmek
vs hiçbir şey görmeye denk değil.
Bir elde kent planı, öteki elde nerede, nasıl kılavuzu, gondollara
binmekten özenle kaçınarak, geçmiş zamanları sünger gibi emmiş
granit kaldırımlarda, kentin üzerinde kurulduğu yüzden fazla adayı
birbirine bağlayan merdivenli-merdivensiz tam 220 köprüsünü tek tek
arşınlamak ve yorulup her meydan “cafe”sinde tek
tek “gölge almak” da yetmez. Tarihi ve dönemleri
hissetmek gerekiyor. Venedik Karnavalı diye her şubatta sahnelenen
kolektif oyun biraz da buna yardım için olmalı.