Asıl hayali elbette “Dünya
Liderliği” ve “Ümmetin Önderliği...”
Ama bunlar için “Başkanlık” pek yetmiyor.
“Başkomutan” olup ordulara tek başına hükmetmek
istiyor.
(Başkomutan-mareşal üniformalı halı-tablonun Meclis duvarından
sökülmesi dileyelim kıskançlık nedeniyle değildir.)
Başkomutan unvanının asıl sahibi Cumhurbaşkanı değil,
TBMM!
Anayasa, bu yetkinin, Başbakan’a karşı sorumlu olan Genelkurmay
Başkanı’nda olduğunu öngörüyor. Yani bir anlamda sembolik bir
temsil görevi olan Cumhurbaşkanı hukuken ve fiilen devre
dışı.
“Anayasa değişsin” ısrarının altında bu da var.
Dalgaya almak, biraz da gaz vermek için, Batılı diplomatlar ve
gazeteciler bir ara kendisine “Yeni Atatürk” falan
diyorlardı. (NTV Haber 27.07.2007- Christian Science
Monitor.)
Taklit için de olsa Atatürklük taslamanın birinci
koşulu “Başkomutan” unvanı.
Ondaki bu tarifsiz aşkı, 15 Temmuz gecesinden bu yana görmemek
imkânsız.
***
Oysa Başkomutanlık aşkını o hain ve aşağılık girişimden çok önce
ilan etmişti.
Huzurunda toplanmış subaylara “Ben sizin
Başkomutanınızım, siz de benim
evlatlarımsınız!” diyerek...
Hem de nerede?
Askeriyenin “harim-i ismeti” yani en “kutsal
ocağı” Harp Akademileri Komutanlığı’nda:
“Tek millet, tek bayrak, tek devlet. Buna ‘Tek ordu - Tek
komutan!’ vurgusunu da eklemek isterim. (...)Anayasa,
Başkomutanlık ‘TBMM’nin manevi varlığından ayrılamaz ve
Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur’ diyor.(..) Türk
Silahlı Kuvvetlerimizin tüm mensupları, BAŞKOMUTAN SIFATIYLA,
benim yakın mesai arkadaşlarımdır!” (28 Mart
2016)
Yani...
“Yakın mesai arkadaşlarından bazılarının” ihanetinden tam 3.5
ay önce!
***
Mustafa Kemal’i en iyi tanımlayan
sıfatı “Başkomutanlık” idi.
Herhalde, tövbe tövbe hiç eksiği olmadığına, hatta fazlası olduğuna
inanıyor ki, ısrarında ısrarlı!
Harp Akademileri’ndeki “Başkomutan Benim!” ilanına, o
günlerde muhalefetten pek itiraz gelmedi.
Tek itiraz, hatta tek isyan onu TBMM’ye gönderen Siirt’ten
yükseldi: İmam hatipli olmasıyla övünen Ahmet
Arıtürk, Siirt gazetesi yazarı “Bu
milletin kalbindeki tek başkomutan Mustafa
Kemal Atatürk’tür!” diyerek
ve “Fesuphanallah” çekerek anayasayı (Md: 117)
hatırlatıyordu: