MİT’te tık yoktu; “İstirahat teşkilatı oldular!” diye
dertleniyorduk. Yanılmışız!..
Amerika’da istihbaratın “feriştahını” ele geçirdiler.
Ve Tayyip Bey’in ve milletimizin itibarını
tuz buz olmaktan son anda kurtardılar.
Plan sahiden çok parlaktı..
Bütün dünyanın izlediği cenaze töreninin iki aşamasında iki
sıfatını da birden konuşturacaktı:
“Dünya Lideri ve Ümmetin Önderi”
Zamanın ve mekânın ruhuna “cuk” oturuyordu.
Ya bizzat kendisi..
Ya da “şeyhülislam” gibi refakatteki Diyanet İşleri Başkanı, dünya
TV’lerinin canlı yayınlarında Muhammed
Ali’nin ruhuna fırsatını yakalayıp “Elham” (Belki de
“Yasin” veya “Tebareke”) okuyacaktı.
Ama olmadı. İstihbarat gelince, “Konuşma yapmaya izin verilmedi”
gerekçesiyle “cenaze turu” yarıda kesilip yurda dönüldü!
Oysa cümbür-cemaat, torun-damat yüksek profilli bir
heyetti.
(Her dede gibi torunu, Ahmet Akif’i (9) çok
seviyordu. Karne hediyesi olarak Muhammed Ali’nin cenaze töreni
ömür boyu arkadaşlarına anlatacağı bir armağan olacaktı!)
Torununu seven damadına katlanır. Heyete
Bakan Berat Bey de dahil
edildi.
Torun mezarlığa götürülmedi. Bütün umut 15 bin kişilik salondaki
toplantıdaydı.
Ama son anda o meymenetsiz hahamın terbiyesizlik edeceği istihbar
edilince, ülkeye geri dönme kararı alındı.
Her şerde, bir hayır!
Yoksa, asıl mesleği dergicilik olan o tuhaf hahamın “Siz Kürtleri
öldürmeyi iyi bilirsiniz!” tonundaki sözlerini sineye çekmek
zorunda kalacaktı.
Oturduğu yerden “Van minits!” diye bağıracak, sahneye fırlayacak
hali yoktu!
Dedik ya, her şerde bir hayır!
***
Ramazan, en mübarek ay!Ezan, Kuran, hatim, reklam ve tanıtım her
yerde.
Diyanet İşleri Başkanlığı da büyük bir kampanya başlattı.
Gönül ve fikir çelen bir sloganı var: