Siyasetçinin iki durumda, “devlet adamı” olma şansı ayağına gelir:
• Koalisyon görüşmeleri sırasında.
• Ülkesini yurtdışında temsil ederken.
Bunlara bir tane daha eklendi:
Seçim sonrası şokuna giren Cumhurbaşkanı’nı kapandığı sarayından çıkartan siyasetçi de “devlet adamı”dır.
***
Eski Dışişleri Bakanı Deniz Baykal, “Halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı” sıfatlı ve Başkomutan unvanlı Tayyip Erdoğan’ı ayağına değilse bile Dışişleri Konutu’na getirdi.
“Devlet Adamlığı”nın konjonktürel değil “fıtratında” olduğunu kanıtladı.
Bu sayede, seçimlerin en önemli sonucuna milletçe tanık olduk. Sadece burnu değil gövdesi de Kaf Dağı’nda olan Tayyip Bey’in süngüsünün iyice düştüğünü gördük.
Bize bu olanağı sağlayan Baykal’a teşekkür etmek ama yine de çok dikkatli omak gerek.
Tayyip Bey’in Saray’dan çıkıp bir anlamda Baykal’ın ayağına gitmesi, o hastalıklı“itibar ve iktidar aşkından tasarruf” edeceğini göstermiyor.
Onun bu aşamada amacı, zihinlere kazınan gözü kara ve partizan Cumhurbaşkanı izlenimini mümkünse Baykal’ın eli ile silmek.
“Her türlü koalisyona sıcak baktığını” ve “erken seçim yanlısı” olmadığını da Baykal’a verdiği izlenim üzerinden kamuoyuna ilan etmek.
***
Allah’ın sopası zaten yok ama seçmenin de yok.
Sadece oyu var.
Vakti saati gelince azgın muktedirleri oyum oyum oyacağı oyu.
Seçim sonuçları elde Kuranıkerim meydanlarda dolanan Tayyip Bey’i “mushaf çarpmışa” çevirdi.
Ve ancak 3. günün sonunda kendine gelebildi.
Şimdi, kaçak sarayında ne tür bir şeytani hesapla partisini yeniden toparlamanın hesabını yapıyor.