Tayyip Erdoğan’a
kızıp, KemalKılıçdaroğlu’nu döven dövene! Bu,
büyük bir haksızlık.“Vermeyince mabut. Ne yapsın Mahmut!”
Liderlik denen şey, fıtratta var ise, var.
Sonradan kazananılamıyor. Yaparak belki biraz gelişebiliyor. Ki
Allah’ı var, Kemal Bey de kendisini altı yılda epey geliştirdi.
Zaten “Lider olacağım” diye de üstünü başını yırtarak
oraya tırmanmış değildi. Rüzgâr esti... Zamanın ruhu destek oldu...
Ve oldu!
***
Kaseti öne saralım. ABD’nin (G.W. Bush) ilan ettiği “Ortadoğu’da harita değişecek!”ve “BOP gerçekleşecek!” dönemi... Ve “Ak akçe kara gün içindir!” misali, paketlenip teslim edilen Öcalan’ın devreye sokulması. Çoktan Oslo’larda başlatılan “Süreç” ve kurulan “Çözüm Masası” gibi dış nedenler... Buna karşı çıkacağı aşikâr olan“Ulusalcıların” ve TSK’nin hizaya getirilmesi dahil gerçekleşen çeşitli iç etmenler...
***
Özetle, kusur da marifet de Kemal Bey’i oraya getiren rüzgârın!.
(Ve meselaBahçeli’yi hâlâ orada tutan zamanın
ruhunun!) Bahar’a maruz kalan-bırakılan ülkelerde halk, mezhep ve
ırk ekseninde çatışmaya, cepheleşmeye sürüklenmişti. Bunun tek
istisnası yok.
Erdoğan’a yer açanlar, onu milletvekili bile değilken Beyaz
Saray’da ağırlamışlardı. Bunu “Damardan bir Sünni” olduğu
ve “Sünniciliğe” fazlasıyla teşne olacağını tahmin
ettikleri için yaptılar. Ayrıca Türkiye’den başka Ortadoğu için de
biçilmiş kaftandı. Nitekim o da bunu hissettirmiş olacak ki,
yıllarca “Ben BOP’un Eşbaşkanıyım!” diye şişindi durdu.
Cepheleşme için keskinlik gerekiyordu. Kemal Bey, laik devletin
yetiştirdiği makul, dürüst ve yetenekli bir bürokrattı. Ama
Tuncelili idi. CHP ve laik devlet geleneğinde mezhep lafı etmek
âdetten değildi. Ama Erdoğan, ne laikti ne de CHP’li. “Küresel
üst akıl”ın beklentisine uygun olarak “Aleviliği”ni açıkça
kullanmaya, ilan etmeye
yöneldi.Baykal’ın “tesirsiz hale
getirilmesi” şarttı. Deneyimi, birikimi, meşrebi ve mezhebi
yeni bir “Açılım” ve “Süreç” için uygun
değildi.