Yargıç Vanlı köylüye soruyor:
- “Hakkında iddia var. Bölücülük
yapıyormuşsun?”
- “Hâkim beg, melmeket hıyardır
ben bölem!?”
***
Yıllardır çok afedersiniz, hepimize topyekûn
hıyar muamelesi yapılıyor. Hep farklı türden rantlar uğruna..
İşçilere, emeklilere, öğrencilere, ana-babalarına, kurumlara,
tarihimize (hatta şehitlere bile) sistematik bir
“bölücülük” siyaseti uygulanıyor.
Muhalefet yapanı, can sıkanı, haksızlıktan,
yolsuzluktan yakınanı hapse tıkmanın en pratik yolu
“bölücülük!”. Tersini savunmaya ne hukuk yetiyor ne
mantık, ne delil yetiyor ne tanık!..
“Bölücülük”, “teröristlik” ile takviye
ediliyor.
Terörizm elbette bölücülüktür. Terörist de bu
alçaklığın asli faili! Ama eline silah almadan,
“Silahlanın, ülkenin şurasını teslim alın!”
demeden nasıl bölücü olunur?
Yanıtı hep aynı sözcükle
veriliyor;“iltisak!”
7 Haziran seçimlerini yenilemek için de benzer
bir maymuncuk uydurmuşlardı:
“İstikşafi”
Bu da bir göz boyama sözcüğü! “Umudumuz ana
muhaefet partisi”ni haftalarca bu lafla oyalamışlar, sonra da seçim
sandığını kucaklarına bırakmışlardı.
***
İktidar, “kafadengi” saymadığı
binlerce yurttaşı, “iltisaklı” diye tutup tutup içeri
tıkıyor. Daha önce tıktıklarına da bol kepçe hapis cezası
veriyor.
Ama bu arada müebbetler beraata, beraatler ise
denetimli serbestliğe dönüşebiliyor.
Her şey “yüksekteki basınca” ve
“yukarıdan esen rüzgâra” bağlı.
Akın Atalay, kendi ayağıyla
gelip teslim oldu. Ama “Kaçma şüphesi var” diye
1.5 yıl hapiste tutuldu.
Şimdi de 7 yıl 13 ay 15 gün cezaya
çarptırıldı.. Ama bu kez “Kaçma şüphesi yok!”
diye tahliye edildi! Kaçmayacağını yargılayanlar da bildiği için
değil. “Yüksekten esen rüzgâr!” öyle gerektirdiği
için!..
“Rüzgâr” Farsçadan geçme; oralarda
“Gün, gündüz, zaman” anlamında kullanılıyor.
Eski sözlükler, Evliya
Çelebi’den bir de örnek veriyor: (“Rüzgârımı
(vaktimi) niçün zayi eyleyem?”)
Cumhuriyet’in 14 çalışanına verilen toplam ceza
77 yıl 3 ay 15 gün!
Bir ara, anayasaya, hukuka saygı duymadığını
ilan etmişti. Ama kendisinin İslama saygısından haşa kimse kuşku
edemez.
AKP liderine sormak gerekmez mi?
“Bu 14 arkadaşımızın hayatlarından
çalınmak istenen ve bir kısmı da şimdiden çalınan bu
77 yıl 3 ay 15 gün ‘kul hakkı’ değil mi?
İslam dini, hakkı yenilen affetmedikçe, kul hakkı
yiyenin cehennemin dibini boylayacağını
bildirmiyor mu?”
***