“Büyüklük hezeyanı ve büyüklük kuruntusudur.
Kişinin kendisine gerçekleuyuşmayan üstün nitelikler
yakıştırmasıdır.”
Tanıma ikisi de uyuyor.
Devamı da var:
“Megalomani, derin bir ruhsal sorunun belirtisidir.”
Onu da megalamonlar düşünsün!
Diyemeyiz.
Çünkü bu paralel megalomani ülkemizin sorunu olmaktan
çıkıyor...
Şam’da, Kudüs’te namaz hezeyanı ile başladı.
Anadolu’ya yayıldı, Kızılay üzerinden Edirne’deki trafik ışıklarına
kadar dayandı.
2 milyonluk “el avuç açar gezgin bir
millet” yarattı.
***
Saraylı önce kendine “Dünya Lideri” sıfatı
yakıştırdı.
Çankaya Köşkü “şagili” de kendini Mustafa
Kemal gibi hissetti ki:
“Hattı diplomasi yok, sathı diplomasi vardır. O satıh da tüm
dünyadır!” diye ortaya çıktı.
Ata’nın o ünlü sözünü eğip büktü, altına kendi imzasını attı,
aylarca Dışışleri Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde
yayımlattı!
İsmail Dümbüllü tarzı bu meddahlığa gülüp
geçmek mi gerekir belki.
Ama yapan kişi “Prof. Dr.” unvanını taşıyor.
Üstelik Başbakan da oldu!
Bu açık bir intihal, aleni bir fikir hırsızlığı idi.
Siyasette belli ki olağan. Ama bilim dünyasında mahkemelik bir
suç!
Bu köşede birkaç kez yazdık ama çıt yok.
Hırsızlığın ayakkabı kutularıyla icra edildiği bir
ülkede “fikir çalmanın” lafı bile olmazdı. Olmadı da!