Obama, “Darbe ile ABD’yi
ilişkilendirmek yanlıştır!” dedi. Siyasette gibi
gazetecilikte de fiyakalı laf etmek
usuldendir. “Sarraf’ın önüne yatan bakanların
bekası için mi, bu millet 15 Temmuz gecesi tankların önüne
yattı?!” falan demeyeceğiz. Gün dayanışma günü... Taksim’de
miting var. Fiyakalı lafta esin kaynağımız, AKP’li
vekilMetin Külünk’tür... 17 Aralık’ta ortaya
saçılan kayıtlara arkasını dönüp, “İnsanlarıngünah işleme
özgürlüğü vardır!” demişti.
Günah özgürlüğü varsa, elbette “Yanlış
yapma özgürlüğü” vardır diyelim. Bu yanlış yapma
özgürlüğüne bir parmak basalım.
***
Türkiye’deki darbelerle hele sonuncusu ile Amerika’nın hiç
ilgisi bilgisi yok, diyelim.Obama’nın eniştesi de
Kenya’da bir köyde yaşadığından onun da hiç bilgisi olmadığını
kabul edelim. Belki de bu ilgisizlik bilgisizlik yüzünden, bizim
darbeciler yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Zaten öncesinde olup
bitenlerle hiç ilgilenmediler.
“NATO’daki en büyük orduya sahip, en önemli stratejik
ortağı” idik.
Ama ortağın, Genelkurmay Başkanı “terörist” diye hapse
atılırken bile tek laf etmedi. Geçmiş olsun bile dediğini duyan
olmadı.
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy vs. gibi davaların aslını astarını
öğrenmek üzere özel sohbetlerde bile konuyu hiç açmadı. Deniz
Kuvvetleri’nde komuta kademelerinin yüzde 80’i hapse
atıldı.
Donanmayı yönetecek kıdemde amiral kalmadı.
Pensilvanya’daki Erzurumlu emekli vaiz, çok eski bir röpartajında
yüzme bilmediğini söylemişti. Yüzme bile bilmeyen bu garip
vaizin “Deniz Kuvvetleri” ile ne alıp vereceği
olabilirdi ki?
***
Yanlış yapma özgürlüğü elbette günah işleme özgürlüğü kadar
keyif verici değil. Siyasete bulaşınca ise yanlışsızlık ve
ayıpsızlık na-mümkün!
“Öcalan’ı ABD’den teslim alan hükümetin
bakanı olmak!” da az günah sayılmaz (16 Şubat
1996).
Merhum Ecevit, bizlere, “Niye
verdiler” diye sormuştu. Aldığı yanıtlardan tatmin
olmamıştı.
Birkaç yıl sonra partisinin genel sekreteri iken, sohbet arasında
yine sordu: “Sahi, niye verdiler?” “Sakla samanı, gelir
zamanı!” demiştim. Çok gülmüştü.
***