Rotterdam, Hollanda’nın İzmir’i. 200 bine
yakın Türk yurttaşı yaşıyor. Daha doğrusu yaşıyordu.
Büyükelçiliğin açıkladığına göre, bu 200 binin 125 bini Hollanda
yurttaşı olmuş.
Ve anavatandakilerin yarım asırlık hayalini
gerçekleştiriyorlar:
Teker teker “Avrupa Birliği yurttaşı” oluyorlar!
Artık ne konsolosluk kapılarında vize kuyruğu, ne yurtdışı çıkış
harcı, ne de “Askerlik tezkeren hani” sorgu-
suali.
***
Mevlana Camii’nde namazlarını
kılıyorlar.
Bulgur, beyaz peynir, taze yufka, Erzincan tulum peyniri satan
bakkallardan alışveriş ediyorlar.
İstasyon büfelerinden günlük Türkiye gazetelerini alıp
okuyorlar.
Balkonlarına yerleştirdikleri çanak antenlerinden maçları, ama illa
da her akşam, yerli dizileri seyrediyorlar.
Buralarda dönercilikten sonra, en hızla yayılan işkolu
“Türkiye’ye cenaze nakliyatçılığı”.
Hiç kimse Hollanda’da gömülmek istemiyor.
Yaşı biraz ilerleyen herkesin vasiyeti ortak:
“Ölürsem beni memlekette defnedin!”
***
İlk işçi kafilesinin Avrupa’ya ayak
basmasının üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçti.
İlk gelenler çoktan torun torba sahibi oldu.
Ölenler öldü. Ölecekler de ölüyor.
Ama hiç kimse bu topraklarda “defin” istemiyor.
Emekli olanların çoğu memleketlerine dönüyor. Ama yine de Hollanda
yurttaşlığını kaybetmemek için arada “gir-çık” yapmayı
sürdürüyorlar.
İki nedenleri var:
Birisi, “Hasta olurlarsak Türkiye’de iyi
bakılamayız!” korkusu.
Öteki de, sabahtan akşama çalışırken iş güç yüzünden göremedikleri
“bu gavur elini” rahatça ve turist gözüyle gezip
görmek.
***