Ak Parti 22 yıl önce iktidara geldiğinde önünde iki veri vardı: Birisi Kemal Derviş’in başlattığı ekonomik onarım programı. İkincisi de Avrupa Birliği tam üyelik süreci.
O dönem hem ilk Başbakanlık görevini üstlenen Abdullah Gül hem de sonra görevi teslim alan Tayyip Erdoğan yönetimindeki Ak Parti bu her iki veriye sahip çıktı. Bir yandan Ali Babacan ekonomi programını yürüttü. Adalet Bakanlığında Cemil Çiçek vardı. Böylece AB müktesebatı ekonomiden yargıya tüm alanlara intikal ettirilmeye çalışıldı.
Amerika ile ilişkiler de iyi tutuluyordu, kaldı ki Amerikan
yönetimi Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyordu.
O dönem Türkiye, islâmî zeminden gelen bir kadronun demokrasi
içindeki tecrübesi ile Ortadoğu ve İslam dünyasına da rol model
olarak görülüyordu.
Ak Parti kadrolarının da içerdeki “meşruiyet sorunu” sebebiyle bu dış desteğe ihtiyacı vardı. Kaldı ki, o dönem Abdullah Gül’ün sık sık tekrarladığı bir söz vardı: “Sonunda AB’ye gireriz veya girmeyiz, ama hem ekonomik hem sistemik anlamda Türkiye’nin bu reformlara ihtiyacı...