Suriyeli mülteciler Bodrum’da Aylan bebeğin cesedi kıyıya vuruncaya ve özellikle karadan Avrupa kapılarına dayanıncaya kadar Avrupa’nın neredeyse kılı kıpırdamadı. İnsanlığı askıya alıp, işi idare edeceklerdi. Ama olmadı. Trakya üzerinden yüzbinlerce insanın Avrupa’ya çıkarma yapacağı görülünce işin öyle askıya alınamayacağını anladılar.
Mültecilerin ilk kapısı Türkiye idi ve Türkiye şu ana kadar 2.5 milyon mülteciye evini-yurdunu açmıştı. Türkiye ile konuşulmalı, mülteci akını önlenmeliydi.
Ama ondan önce Türkiye ile konuşulması gereken o kadar çok şey vardı ki... Türkiye’nin AB ile ilişkileri her boyutu ile dökülüyordu. AB Türkiye için iyi bir partner mi idi? Türkiye’nin açmaya-kapamaya hazır olduğu fasılların askıda tutulmasının gerekçesi “Türkiye’ye karşı olumsuz tavır”dan başka neydi? Vizelerin kaldırılması konusunda Nuh deyip Peygamber dememenin gerekçesi neydi? Ve mülteciler Avrupa kapılarına yığılıncaya kadar Suriye konusunda üç maymun rolü oynamanın gerekçesi neydi?
Mülteciler AB’nin bu “Üç maymun oyunu”nu bozdu. AB hareketlendi. Çözüm için Türkiye’nin kapısını çalmaya başladı.