İsveç’in NATO üyeliğinde şartımız, Türkiye’ye yönelik terör faaliyetlerine karşı tavır alması olunca, hemen hatıra başta Amerika olmak üzere mevcut NATO üyelerinin terör karşısında ikircikli tavrı gelmişti.
Amerika, Suriye’nin kuzey doğusundaki PYD – YPG terör yapılanmasına resmen kuluçka görevi yürütmekteydi. Örgütün PKK ile ilişkisini görmezden gelmekte, bir yandan silahla donatılan bir ordu teşkil edilirken, diğer yandan da oradaki devlet yapılanmasına kol kanat görmekteydi.
Avrupa’daki NATO üyesi ülkelerde de (mesela Almanya, Fransa) PKK faaliyeti öteden beri süregelmekteydi.
Finlandiya ve İsveç’in üyeliğine karşı veto hakkımızı kullanıyorduk ama, diğer NATO üyelerinin Türkiye’ye yönelik güvenlik tehdidini resmen ıskalamalarına ya da hatta zemin hazırlamalarına sözel tepki ötesinde bir şey yapamıyorduk.
Ayrıca Suriye’de Rusya da vardı, hadi lider diplomasisi ABD Başkanı Biden’a karşı yürümüyordu, oysa görünürde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rus devlet başkanı Putin ile, kendi ifadelerine göre de “Dostça” ilişkileri vardı. Ama Suriye söz konusu olduğunda ya da PKK’ya zemin sağlama...