En muhtemel koalisyon formülünün Ak Parti ile MHP arasında kurulabileceği, iki parti tabanında da en çok istenen koalisyon formülünün bu olduğu düşünceleri seslendirilirken, bir yandan da bu tür bir koalisyonun zorlukları sıralanıyor ve onların başına da “Çözüm süreci” konusunda yaklaşım farklılığı konuyor.
Evet, belli ki Çözüm süreci Ak Parti iktidarının patronajında yürümüştür ve belli ki MHP bu süreci “Çözüm” değil “Çözülme” diye nitelemiş ve “İhanet”e varan bir suçlamaya hedef yapmıştır. Benim de içinde bulunduğum “Akil insanlar” da MHP’nin bu suçlamasından nasibini almıştır. Bizim heyetimizin çalıştığı İç Anadolu, bu noktada MHP’nin en çetin tepkisine sahne olmuştur.
Ben hem bu sürecin doğruluğuna inanan hem de, sürecin yönetilmesinde problemler yaşandığını, bize iletilen “toplum kaygıları”nın önemsenmesi gerektiğine düşünen bir kimseyim. Bu yaklaşımla da ben, bir yandan kanı durduran, ölümleri önleyen, Kürt vatandaşlarımızın devletle olan sorunlarının -kimlik, mağduriyet vs- giderilmesinin yolunu açan, dolayısıyla ülkeye aidiyet hissini geliştiren niteliğiyle çözüm sürecini devreye sokan Ak Parti’nin tavrını doğru buldum.
Buna karşılık, bölgede hala silahlı yapının var olması, yani çözüm sürecinin ana hedefi olmasına rağmen silahlı yapıya son verilememesi, aksine çözüm süreci hatırına silahlı yapıya müdahale edilmemesi sebebiyle, bölge halkı üzerinde baskının artması hatta KCK yapılanmasının derinleşmesi gerçeği karşısında Hükümetin gösterdiği zaafa yönelik tepkisinde de MHP’nin tavrını haklı buldum.