Yukarıda, üstelik başat karakterli, iddialı bir insana iddiası hilafına bir şeyler söylemek zordur. Hele siyasette, söz konusu kişi tayin edici konumda ise daha da zordur. İşin içine kendi ikbaliniz girer, hesalp girer, kitap girer.
Öyle bir işi yapmaya kalkışanlar, biraz kendi çıkar hesabını bir kenara bırakıp, daha üstün değeri öne alırlar.
Hatırlıyorum, Davutoğlu’nun Başbakan ve Ak Parti Genel Başkanı olduğu günlerde, genelde promptersız konuşmalar yapıyor, o da konuşmaya zaaf yüklüyordu. Birisi Başbakan’a “Sayın Başbakan iyi bir bilim adamı, düşünce adamısınız, ama kürsü konuşması farklıdır, vurgular, şunlar bunlar farklıdır, amaç kitleyi etkilemekse şunlara dikkat edilse, prompterle konuşmak zaaf değildir, kitle buna alışkındır vs…” demeliydi, ama kim diyecekti? Bu işi o zaman Aziz Babuşçu üstlendi ve ben de bir ortamda bunu yaptığı için sayın Babuşçu’yu tebrik ettim.
Buradan nereye geleceğim?
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülke siyasetinde hiçbir siyasi liderin sahip olmadığı güce, dolayısıyla kendi partisinde belirleyiciliğe sahiptir. Ak Parti’de sayın Cumhurbaşkanı’na “Şurası problemli” demek kolay değildir. Yani “risk almayı” gerektirir.
Mesela, sayın Cumhurbaşkanı’na “Ekonomistlik” iddiasından farklı bir şey söylemek kolay değildir. “Efendim, tamam ekonomi okudunuz, ama…..” diye başlayacak cümleleri kurmak bazı şeyleri göze almayı gerektirir. Buna bugün Aziz Babuşçu bile cesaret edebilir mi, ya da cesaret ettiğinde mesela Davutoğlu’nun tahammülü ile karşılaşır mı, bilinmez.